Düşün ve Zengin Ol — 13 Prensip

 


Düşün ve Zengin Ol — 13 Prensip

Napoleon Hill abimizin yazdığı bu muazzam kitap, ZENGİNLİĞE GİDEN 13 ADIM’ı anlatıyor. Bu adımların hepsi hayatta elde etmek istediğimiz konumu veya bir varlığı düşünce yöntemleri ile nasıl sahip olabileceğimizi öğretiyor. Bana öğretti daha doğrusu. Fakat zaman geçtikçe farkında olmadan 13 kuralın bir kaçını çiğnediğimi gördüm. İşte bu yüzden arada gelip kendimi kontrol edebilmem için buraya kitabı baştan sona not alacağım. Bir nevi çok kaliteli bir özet içeriği sunmuş olacağım 0 takipçime.

Napoleon Hill, kitapta zenginliğe giden 13 Prensibi ele alıyor. Bu 13 konu başlığının hepsi dikkat ve odaklanma gerektiren düşünce tekniklerinden oluşuyor. 13 kuralda çok önemli ve özenle dikkate alınıp uygulanması gerektiğini söylüyor. “Dikkat edip uygulamadığımız takdirde zenginliğe giden yolu aşmamızın imkanı yok”. Anlatılacaklar iş, para ve zenginlik konuları dışında kalan başka konularda da uygulanabilir. Fakat tüm bu yazılanları sadece arzunun, inancın, hayal etmenin, beynin… gücüne inananların okuması çok daha iyi olur. Çünkü aksini düşünen için HİÇ BİR ANLAM İFADE ETMEYEN İÇSEL BIDI BIDILARDAN İBARET KALACAKTIR.

Birazdan anlatacağım mevzular tamamen kopyala yapıştırdan ibaret olacak. Yani “ilham alınarak yazılmış” yorumlar değil; ne azı, ne fazlası — kitabın söylediği neyse o. Zaten bu sözleri ben söylesem ciddiye alınmazdı ama koskoca Napoleon Hill söylüyor;


İçeridekiler — Zenginliğe Giden 13 Prensip + BONUS

🧠1.ARZU: Bütün Başarıların Başlangıç Noktası

🧠2.İNANÇ: Arzulanan Hedefi Zihinde Canlandırmak ve Elde Edileceğine İnanmak

🧠3.KENDİ KENDİNE TELKİN: Bilinçaltını Etkilemek için Kullanılacak Yöntem

🧠4.ÖZELLEŞMİŞ BİLGİ: Kişisel Deneyimler ve Gözlemler

🧠5.HAYAL GÜCÜ: Zihnin Atölyesi

🧠6.DÜZENLİ PLANLAMA: Arzunun Eyleme Dönüşmesi

🧠7.KARAR ALMA: Erteleme Huyunu Yenmek

🧠8.KARARLILIK: İnancı Güçlendiren Aralıksız Çaba

🧠9.BEYİN GÜCÜ GRUBU’NUN ETKİSİ: İtici Güç

🧠10.CİNSELLİĞİN GİZEMLİ DÖNÜŞÜMÜ

🧠11.BİLİNÇALTI: Sonsuz Akılla Bağlantı Noktası

🧠12.BEYİN: Düşünce Yayını Yapan ve Alan Bir İstasyon

🧠13.ALTINCI HİS: Bilgeliğin Tapınağına Açılan Kapı

🧠Bonus: KORKUNUN ALTI HAYALETİNİ YENMEK


🧠1.ARZU: Bütün Başarıların Başlangıç Noktası



Hayaller, arzu tarafından somut eylemlere dönüştürüldüğünde gerçek olur. Hayattan büyük armağanlar isteyin ve onları size vermesi için hayatı yüreklendirin.

Paranın amacını anlama yaşına gelen herkes onu ister. İstemek zenginliği getirmez. Ama zenginliği bir saplantı haline gelen düşünce yapısıyla arzu etmek, sonra zenginliği elde etmek için kesin planlar yapmak ve araçlar bulmak, ardından bu planları başarısızlığı tanımayan kararlılıkla desteklemek zenginliği getirecektir.

Arzuları Altına Çeviren Altı Adım

  1. Zihninizde arzu ettiğiniz kesin para miktarını belirleyin. Sadece “Çok para istiyorum,” demek yeterli değildir. Miktar konusunda kesin olun.
  2. Arzu ettiğiniz paranın karşılığında ne verme niyetinde olduğunuza tam olarak karar verin. (Hiçbir bedel ödemeden bir şey elde edilemez.)
  3. Arzu ettiğiniz parayı elde etmek için kesin bir tarih belirleyin.
  4. Arzunuzu gerçekleştirmek için bir plan ortaya koyun ve hazır olsanız da olmasanız da bu planı uygulamaya koymak için hemen harekete geçin.
  5. Kazanmaya niyetli olduğunuz para miktarını açıkça belirleyin; bunu kazanmak için bir zaman sınırı koyun; bu para karşılığında ne vermeye niyetli olduğunuzu belirtin; kazanmak için düşündüğünüz planı açıkça tarif edin ve tüm bunları kağıda dökün.
  6. Yazılı ifadenizi günde iki kez okuyun. OKUDUKÇA HALİHAZIRDA O PARAYA SAHİP OLDUĞUNUZU GÖRECEK, HİSSEDECEK VE İNANACAKSINIZ.


Bu altı adımda belirtilen talimatları izlemeniz çok önemlidir. Altıncı maddedeki talimatları gözlemlemeniz ve izlemenizin özel bir önemi vardır. Paraya gerçekten sahip olmadan kendinizi “paraya sahip olarak görmenin” imkânsızlığından yakınabilirsiniz. Burada, içinizde ateşleyici o arzunun yardımı devreye girecektir. Eğer parayı bir saplantı derecesine getirecek kadar çok isterseniz, kendinizi bu parayı gerçekten elde edeceğinize ikna etmeniz çok zor olmayacaktır. Amaç, parayı istemek ve ona sahip olmaya çok kararlı olmaktır, böylece kendinizi bu paraya sahip olacağınıza inandırabilirsiniz.

Adımlar “zorlu bir çalışmayı” ve herhangi bir özveriyi gerektirmemektedir. İnsanın gülünç ya da saf görünmesine neden olmamaktadır. Bunları uygulamak önemli ölçüde eğitim görmüş olmayı da gerektirmez. Ancak bu altı adımın başarıyla uygulanması, insanın para kazanmanın şansa, talihe, kadere bırakılamayacağını görmesini ve anlamasını mümkün kılacak yeterli hayal gücimü gerektirmektedir. İnsan şunu fark etmelidir ki, büyük servetleri elde edenlerin hepsi parayı gerçekten kazanmadan önce belli bir ölçüde hayal kurmuş, ümit etmiş, arzu etmiş, dilemiş ve plan yapmıştır.

Sizin de biliyor olduğunuz gibi, kendinizi paraya duyulan arzunun beyaz alevlerine bırakmadığınız ve gerçekten bu paraya sahip olacağınıza inanmadığınız takdirde büyük miktarda zenginliğe sahip olamazsınız.

Zenginlik yarışındaki bizler, içinde yaşadığımız değişen dünyanın yeni fikirler, yeni yollar, yeni liderler, yeni icatlar, yeni öğretme yöntemleri, yeni pazarlama yöntemleri, yeni kitaplar, yeni edebiyat, yeni televizyon özellikleri, filmler için yeni fikirler talep ettiğini bilmelidir.

Tüm bu ve daha iyisi, yenisi talebinin ardında, bir insanın kazanmak için sahip olması gereken bir nitelik bulunmaktadır. Bu nitelik insanın belirli bir amaca sahip olması, ne istediğini bilmesi ve ona sahip olmak için ateşleyici bir arzu duymasıdır.

Zenginliğe ulaşmak isteyen bizler, dünyanın gerçek liderlerinin, doğmamış fırsatın elle tutulmayan, gözle görülmeyen güçlerini uygulamaya sokan insanlar olduklarını unutmamalıyız. O insanlar bu güçleri (kendi düşüncelerini) gökdelenlere, şehirlere, fabrikalara, uçaklara, otomobillere ve hayatı daha hoş yapan her türlü rahatlık şekline dönüştürdüler.

Kendi zenginlik payınızı kazanmayı planlarken kimsenin hayallerinizi küçümsemeniz için sizi etkilemesine izin vermeyin. Bu değişen dünyada büyük şeyler kazanmak için geçmişte hayalleri uygarlığa çok şey katan büyük öncülerin ruhunu yakalamanız gerekir; bu ruh toplumun can damarı işlevini görmektedir; Sizin ve benim kendi yeteneklerimizi geliştirme ve pazarlama fırsatımızdır bu. Kolomb’un bilinmeyen bir dünya hayal ettiğini, bütün hayatını bu dünyanın varlığına adadığını ve sonunda bu dünyayı bulduğunu unutmayalım. Büyük astronom Kopernik, birden fazla dünya üzerine bir hayal kurdu ve diğer gezegenleri keşfetti. Zaferinden sonra kimse onu pratik olmamakla suçlamadı. Tam tersine dünya onun buluşuna hayranlık besledi ve bir kez daha kanıtlanmış oldu ki başarı anlayış dilemeyi gerektirmezbaşarısızlık ise mazeret kabul etmez.

Eğer yapmayı istediğiniz şey doğruysa ve ona inanıyorsanız gidip onu yapın! Hayallerinizi gerçekleştirin ve eğer geçici bir yenilgiyle karşılaşırsanız “onların” ne dediklerine aldırmayın, çünkü “onlar” belki de her yenilginin aynı düzeydeki başarı tohumlarını getirdiğini bilmiyorlardı.

Thomas Edison elektrikle çalışan bir ampulü hayal etti, on binlerce kez yaşadığı yenilgiye rağmen fiziksel gerçekliğe dönüştürene dek bu hayalin peşinden ayrılmadı. Pratik hayalciler asla vazgeçmez!

Wright Kardeşler havada uçan bir makine hayal ettiler. Hayallerinin gerçek olduğunu dünyadaki herkes biliyor.

Marconi havadaki elle tutulmayan güçleri idare etmek için bir sistem hayal etti. Hayalinin boş olmadığı dünyadaki radyo ve televizyon sistemlerinde görülebilir. Kablo veya diğer fiziksel iletişim araçlarının yardımı olmaksızın hava yoluyla mesaj gönderme prensibini keşfettiğini söylediğinde, Marconi’nin “dostlarının” onu hapse attırıp akıl hastanesinde muayene ettirdiklerini bilmek sizin için ilginç olabilir.

Dünya geçmişin hayalcilerinin hiç bilmediği fırsat bolluğuyla dolu. Ateşleyici arzu hayalcinin başlangıç noktasını oluşturmalıdır. Hayaller ilgisizlikten, tembellikten veya yetersiz hırstan doğmaz. Hayatta başarılı olanların kötü bir başlangıçtan yola çıktıklarını ve hedefe “varmadan” önce birçok kalp kırıcı mücadele geçirdiklerini unutmayın. Başarılı olanların hayatlarındaki dönüm noktası genellikle “diğer benlikleriyle” tanıştıkları bir kriz anıdır.

Bir şeyi istemekle onu almaya hazır olmak arasında fark vardır. Hiç kimse bir şeyi kazanacağına inanana dek hazır değildir. Kişinin kafasında inanç olmalıdır, sadece ümit ya da istek değil. Açık fikirlilik inanç için esastır.




🧠2.İNANÇ: Arzulanan Hedefi Zihinde Canlandırmak ve Elde Edileceğine İnanmak


İNANÇ zihnin baş kimyageridir. İnanç düşünceyle karıştığında, bilinçaltı anında titreşimi alır, manevi eşdeğerine çevirir ve duada olduğu gibi Sonsuz Akıl’a iletir.

İnanç, sevgi ve cinsellik olumlu heyecanların en güçlüleridir. Üçü karıştığında, düşünceyi anında bilinçaltına ulaşacak şekilde “renklendirme” etkisine sahip olurlar. Bilinçaltına ulaşan düşünce burada manevi eşdeğerine dönüşür, ki bu da Sonsuz Akıl’dan cevap alan tek biçimdir.

İnancınızı Güçlendirmenin Yolları

Şimdi, kendi kendine telkin prensibinin, arzuyu fiziksel ya da parasal eşdeğerine dönüştürmede ne denli önemli olduğunu daha iyi anlamanızı sağlayacak bir tanım verelim: İnanç, kendi kendine telkin prensibiyle bilinçaltına sürekli olumlu sözler vererek ya da talimatları tekrarlayarak yaratılan zihinsel bir durumdur.

Bunu kavramak için bu yazıyı okuma amacınızı düşünün. Amaç, doğal olarak, soyut düşünce dalgalarını fiziksel karşılığına, yani paraya dönüştürme yeteneğini kazanmaktır. Bir sonraki kendi kendine telkin bölümünde yer alan talimatları izleyerek bilinçaltınızı istediğiniz şeyi alacağınıza inanmaya ikna edebilirsiniz. Bilinçaltınız bunu işleyerek size “inanç” ve arzu ettiğiniz şeyi elde etmeniz için “kesin planlar” olarak geri gönderecektir.

İnanç, on üç prensibi iyice öğrendikten sonra isteyerek oluşturabileceğiniz zihinsel bir durumdur, çünkü bu prensiplerin uygulanması ve kullanımıyla iradeye bağlı olarak geliştirilebilir.

İnanç duygusunun isteğe bağlı olarak geliştirilmesinin bilinen tek yöntemi, olumlu talimatların bilinçaltına sürekli tekrarlanarak verilmesidir.

Belki, insanın neden suç işlediğine ilişkin şu açıklama konuya biraz daha açıklık getirebilir. Ünlü bir suçbilim uzmanı, “İnsanlar suçla ilk karşılaştıklarında ondan tiksinirler. Eğer bir süre daha suçla ilişkileri olursa, ona alışırlar ve tahammül ederler. Eğer yeterince uzun süre suçla ilişkileri olursa, sonunda onu benimser ve etkisi altına girerler,” demektedir.

Bu ifade, bilinçaltına tekrar tekrar gönderilen herhangi bir düşünce dalgasının, sonunda bilinçaltı tarafından kabul edilmesi ve bilinçaltının bu düşünceyi mümkün olan en pratik şekilde fiziksel eşdeğerine dönüştürmesi demektir.



Bununla bağlantılı olarak, şu ifadeyi tekrar gözden geçirin: DUYGU VE İNANÇLA BİRLEŞEN BÜTÜN DÜŞÜNCELER KENDİLERİNİ DERHAL FİZİKSEL EŞDEĞERLERİNE ÇEVİRMEYE BAŞLARLAR. Düşüncelerin heyecan ya da duygu yönü, fikirlere canlılık, hayat ve hareket veren etkenlerdir. İnanç, sevgi ve cinsellik gibi heyecanlar herhangi bir düşünce dalgasıyla karıştığında, tek başlarına olduğundan daha çok hareketlilik kazanırlar.

Salt inançla birleşen düşünce dalgaları değil, olumlu ya da olumsuz heyecanların herhangi biriyle karışan düşünce dalgaları de bilinçaltına ulaşıp onu etkileyebilirler.

Bu durumda bilinçaltının olumsuz ya da yıkıcı bir düşünce dalgasını, tıpkı olumlu ya da yapıcı bir düşünce dalgası gibi kolayca fiziksel eşdeğerine dönüştüreceğini anlayacaksınız. Bu, milyonlarca insanın yaşayıp “talihsizlik” ya da “kötü şans” olarak nitelendirdiği garip fenomeni açıklamaktadır.

Milyonlarca insan üzerlerinde kontrolleri olmadığına inandıkları bazı garip güçler yüzünden yoksulluk ya da başarısızlığa mahkûm olduklarına inanırlar. Oysa bilinçaltı tarafından sürekli algılanıp fiziksel eşdeğerine dönüştürülen olumsuz inançları yüzünden “kötü talihlerini” kendileri yaratmaktadırlar.

Fiziksel ya da parasal eşdeğerine dönüşmesini istediğiniz herhangi bir arzuyu, bilinçaltına beklenti veya inanç şeklinde aktararak dönüşümün gerçekleşmesini sağlayabileceğinizi bir kez daha yineleyelim. İnancınız ya da güveniniz bilinçaltının çalışmasını belirleyen etkendir. Kendi kendine telkin yoluyla bilinçaltına talimatlar verirken onu “aldatmanıza” engel olacak hiçbir şey yoktur.

Bu “aldatmacayı” daha gerçekçi kılmak için bilinçaltınızı harekete geçirdiğinizde TALEP ETTİĞİNİZ ŞEYE ZATEN SAHİP OLDUĞUNUZDA davranacağınız gibi hareket edin.

Bilinçaltı mümkün olan en doğrudan yolla ve pratik araçla bunu fiziksel eşdeğerine çevirecek, inanç olarak kendisine verilen emri yerine getirecektir.

Eğer sürekli suç ile bağlantısı olan birinin sonunda suçlu olacağı doğru ise (ki bu bilinen bir gerçektir), aynı şekilde birinin bilinçaltına sürekli inandığı şeyle ilgili telkinde bulunması sonucunda inancını geliştireceği de doğrudur. Zihin sonunda ona hükmeden etkilerin doğasına bürünür. Bu gerçeği anladığınızda, olumlu duygularınızı zihninize hükmeden duygular olacak şekilde teşvik etmenin ve olumsuz duygularınızı engellemenin -ve yok etmenin- neden bu kadar gerekli olduğunu anlamış olacaksınız.

Olumlu duyguları zihnimizin egemen gücü olarak destekleyip geliştirmek, olumsuz duyguları ise zayıflatarak ortadan kaldırmak çok önemlidir. Olumlu duyguların egemen olduğu bir zihin, inanç olarak bilinen zihinsel durum için elverişli bir ortamdır. Böyle bir zihnin verdiği talimatlar bilinçaltı tarafından anında alınıp üzerinde çalışılacaktır.

Bütün çağlar boyunca din adamları insanoğluna çeşitli inanışlara inanmaları için yol göstermiş, ama insanlara nasıl inanacaklarını göstermemişlerdir. “İnanç kendi kendine telkinle oluşturulabilen zihinsel bir durumdur,” dememişlerdir.

İnancın var olmadığı bir durumda nasıl geliştirilebileceğini herkesin anlayabileceği bir dille anlatacağız.

Kendinize inanın; Sonsuz’a inanın.

İNANÇ, düşünce dalgalarına hayat, güç ve hareket kazandıran “ölümsüzlük iksiridir”.

İNANÇ, zenginliği elde etmenin başlangıç noktasıdır

İNANÇ, bilimin kurallarıyla incelenemeyen tüm “mucizelerin ve tüm gizemlerin temelidir.

İNANÇ, başarısızlığın bilinen tek panzehiridir!

İNANÇ, duayla birleştiğinde insanı Sonsuz Akıl’la iletişime geçiren bir unsur, bir “kimyasaldır”.

İNANÇ, sınırlı insan zihninde yaratılan sıradan düşünce titreşimini manevi eşdeğerine çevirir.

İNANÇ, Sonsuz Akıl’ın kozmik gücünün insan tarafından idare edilip kullanılabildiği tek araçtır.

YUKARIDAKİ İFADELERİN HER BİRİ KANITLANABİLİR BİRER GERÇEKTİR!

Kanıt basittir ve kolayca gösterilebilir. Kendi kendine telkin prensibinin içindedir. Bu yüzden önce dikkatimizi kendi kendine telkin konusuna çevirelim ve ne olduğunu, neyi başarabileceğine bakalım.

Kişinin kendi kendine tekrar ettiği şeye, doğru olsun ya da olmasın, en sonunda inandığı bilinen bir gerçektir. Eğer bir insan bir yalanı durmadan tekrar ederse sonunda yalanın gerçek olduğunu kabul edecektir. Üstelik bunun doğru olduğuna inanacaktır. Her insan, zihnini işgal etmesine izin verdiği egemen düşünce yüzünden şu anda olduğu insandır. İnsanın bilerek zihnine yerleştirdiği ve teşvik ettiği, bir veya daha fazla duyguyla karıştırdığı düşünceler, kişinin her hareketini, davranışını ve işini yöneten ve kontrol eden ateşleyici gücü oluşturmaktadır!




Herhangi bir talihsiz çevrenin etkisini üzerinizden atmak ve kendi hayatınızı kurmak için karar verin. Zihinsel değer ve dayanaklarınızın bir dökümünü yaptığınızda en büyük zayıflığınızın kendine güven eksikliği olduğunu görebilirsiniz. Bu engelin üstesinden gelinebilir. Kendi kendine telkin yoluyla çekingenlik cesarete dönüştürülebilir. Bu prensip, olumlu düşünce dalgaları bilinçaltının çalışma araçları haline gelene dek yazılı olarak ya da ezberlenmiş biçimde sürekli tekrar yoluyla uygulamaya konur.

Özgüven Formülü

  1. Hayattaki kesin amacımı gerçekleştirme yeteneğine sahip olduğumu biliyorum; bu yüzden kendimden bu hedefin elde edilmesine yönelik kararlı, sürekli eylemler talep ediyorum. Şimdi ve burada böyle eylemlere gireceğime söz veriyorum.
  2. Zihnimdeki egemen düşüncelerin sonunda eyleme ve yavaş yavaş da fiziksel gerçekliğe dönüşeceklerini biliyorum; bu yüzden günde yarım saat olmak üzere düşüncelerimi olmak istediğim kişi üzerinde yoğunlaştıracağım.
  3. Kendi kendine telkin prensibine göre, kararlılık zihnimde tuttuğum her arzunun, sonunda altta yatan objeyi elde etmeye yönelik pratik araçlar yoluyla ifadesini bulacağını biliyorum; bu yüzden kendine güveni geliştirmek için günde on dakika ayıracağım.
  4. Hayattaki başlıca hedefim ________ Bu hedefin elde edilmesi için yeterli özgüveni geliştirene dek denemekten vazgeçmeyeceğim.
  5. Hiçbir zenginlik ya da statünün gerçek ve adalet üzerine inşa edilmediği takdirde dayanmayacağını biliyorum; bu nedenle, etkilediği herkese yararı dokunmayacak olan bir işe girişmeyeceğim. Kullanmayı istediğim güçleri ve diğer insanların işbirliğini kendime çekerek başarılı olacağım. Diğerlerine hizmet etmeye olan isteğim yüzünden onları da bana yardım etmeye ikna edeceğim. Bütün insanlığa karşı sevgi geliştirerek nefret, kıskançlık, bencillik ve alaycılık gibi duyguları ortadan kaldıracağım, çünkü diğerlerine karşı sergileyeceğim olumsuz bir tutumun bana bir başarı sağlamayacağını biliyorum. Onların bana inanmalarını sağlayacağım ve ben de onlara ve kendime inanacağım.




Bu formülün gerisinde kimsenin henüz açıklayamadığı bir doğa kanunu yatmaktadır. Bu kanuna verilen adın hiç önemi yoktur. Önemli olan şu: EĞER yapıcı bir şekilde kullanılırsa insanlığın zaferi ve başarısı için İŞE YARAR. Öte taraftan, eğer yıkıcı bir şekilde kullanılırsa aynı şekilde tahrip edici olacaktır. Bu sözlerdeki anlamlı gerçeği görmek mümkündür; yenilgiyi kabul edip hayatlarını yoksulluk, mutsuzluk ve başarısızlık içinde geçirenlerin böyle olmalarının nedeni kendi kendine telkin prensibini olumsuz şekilde uygulamalarıdır. BÜTÜN DÜŞÜNCE DALGALARININ KENDİLERİNİ FİZİKSEL EŞDEĞERİNE DÖNÜŞTÜRME EĞİLİMİ VARDIR.

Bilinçaltı yapıcı ve yıkıcı düşünce dalgaları arasında ayırım yapmaz. Ona verdiğimiz malzemeyle, yani düşünce dalgalarımızla çalışır. Bilinçaltı korkuyla harekete geçirilen bir düşünceyi, tıpkı inanç ya da cesaretle başlatılan bir düşünce gibi gerçeğe dönüştürecektir. Tıpkı elektriğin yapıcı bir şekilde kullanıldığında sanayi çarklarını döndürüp yararlı bir sonuç vermesi ve yanlış bir şekilde kullanıldığında hayat söndürmesi gibi, kendi kendine telkin kanunu da, onu anlayıp uygulamamıza bağlı olarak sizi ya huzura ve başarıya ya da sefalet, başarısızlık ve ölüme götürecektir.

Eğer zihninizi korku, şüphe ve Sonsuz Akıl’ın güçleriyle bağlantı kurma ve kullanma yeteneğinize olan inançsızlıkla doldurursanız, kendi kendine telkin kanunu bu inançsızlık ilhamını alacak ve bilinçaltınız onu fiziksel eşdeğerine dönüştüreceği güdü olarak kullanacaktır.

Her insanı hayal gücünü şaşkınlığa uğratacak şekilde başarıya ulaştırabilen kendi kendine telkin kanunu aşağıdaki dizelerde çok iyi tanımlanmıştır:


Eğer yenilgiye uğradığını düşünürsen yenilirsin.

Eğer cesaret edemediğini düşünürsen edemezsin.

Kazanmak ister, ama kazanamayacağını düşünürsen,

Kazanamayacağın neredeyse kesindir.

Eğer kaybedeceğini düşünürsen kaybedersin,

Çünkü biz gördük ki,

Başarı insanın iradesiyle başlar,

Her şey kafanın içindedir.

Eğer dışlandığını düşünürsen dışlanırsın,

Yükseleceğini düşünmelisin,

Bir ödül kazanmadan önce,

Kendinden emin olmalısın.

Hayattaki kavgaları her zaman

Güçlü ya da daha hızlı olan kazanmaz,

Ama er ya da geç kazanan insan,

KAZANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNENDİR!


Vurgulanan sözcükleri düşünün. O zaman şiirdeki derin anlamı yakalayacaksınız. Oluşumunuzda bir yerlerde uyuyan bir başarı tohumu yatmaktadır. Eğer bu tohum uyandırılır ve harekete geçirilirse sizi hiç ummadığınız kadar yükseklere ulaştırabilir.

Abraham Lincoln kırk yaşını geçene kadar denediği her şeyde başarısız olmuştu. Harika bir deneyim hayatına girip kalbi ve beyni içinde uyuyan dâhiyi uyandırana ve dünyaya en harika adamlardan birini verene dek Hiçbir Yerden Gelen Bay Hiç’ti o. Bu “deneyim” hüzün ve aşk duygularının bir karışımıydı ve Anne Rutledge’le, yani gerçekten sevdiği tek kadınla yaşanmıştı.

Aşk heyecanının inanç olarak tanımlanan zihinsel durumla yakından ilişkili olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle aşk bir insanın düşünce dalgaları ruhsal eşdeğerlerine çevirmeye çok yaklaşır. Bu satırların yazarı araştırmaları sırasında, son derece başarılı yüzlerce erkeğin başarılarını ve hayatlarını incelediğinde, hemen hemen her birinin ardında bir kadına duyulan aşkın etkisinin olduğunu keşfetmiştir.

BİZİM KABUL ETTİKLERİMİZ DIŞINDA ZİHNİN HİÇBİR SINIRI YOKTUR.

HEM YOKSULLUK HEM DE ZENGİNLİK DÜŞÜNCENİN SONUCUDUR.



🧠3.KENDİ KENDİNE TELKİN: Bilinçaltını Etkilemek için Kullanılacak Yöntem



Kendi kendine telkin beş duyu yoluyla insanın zihnine ulaşan tüm ikna edici öneriler ve kişinin kendinden kaynaklanan uyaranlar için kullanılan bir terimdir.

Kendi kendine telkin, zihnin bilinçli düşüncelerin yer aldığı bölümüyle bilinçaltının hareket merkezi olarak iş gören bölümü arasındaki iletişim aracıdır.

Kişinin zihninin bilinç kısmında kalmasına izin verdiği egemen düşünceler yoluyla (bu düşüncelerin olumlu ya da olumsuz olması önemli değildir) kendi kendine telkin prensibi bilinçaltına ulaşır ve onu bu düşüncelerle etkiler.

İlham yoluyla aklımıza gelenler dışında, olumlu ya da olumsuz, HİÇBİR DÜŞÜNCE KENDİ KENDİNE TELKİN PRENSİBİNİN YARDIMI OLMADAN BİLİNÇALTINA GİREMEZ. Başka bir deyişle beş duyumuz vasıtasıyla ulaştığımız tüm izlenimler bilincimiz tarafından durdurulur ya bilinçaltımıza geçmesine müsaade edilir ya da geri çevrilir. Bu nedenle, zihnin bilinç bölümü bilinçaltı için bir koruyucu gibi hareket eder.

Doğa insanı öyle yaratmıştır ki, beş duyusu yoluyla bilinçaltına ulaşan malzeme üzerinde kesin kontrolü vardır, ama bundan insanın her zaman kontrollü olduğu şeklinde bir anlam çıkarılmamalıdır. Olayların büyük çoğunluğunda kontrollü değildir; bu da neden bu kadar çok insanın yoksulluk çektiğini açıklamaktadır.

Gübrelenmiş bir bahçeye benzeyen bilinçaltı hakkında söylenenleri hatırlayın. Eğer arzu edilen tohumlar ekilmezse yabani otlar saracaktır her tarafı. Kendi kendine telkin, insanın zihnini isteyerek yaratıcı düşüncelerle beslediği ya da ihmal edilerek, yıkıcı türde düşüncelerin zengin zihin bahçesine girmesine izin verdiği kontrol mekanizmasıdır.

Arzu bölümünde anlatılan altı adıma geri dönün ve daha fazla ilerlemeden onları dikkatlice tekrar okuyun. Bunları bu bölümde anlatılanlarla karşılaştırarak talimatların kendi kendine telkin prensibinin uygulanmasını içerdiğini görebilirsiniz.

Bu nedenle arzu ettiğiniz şeyi sesli olarak okurken (ki bu şekilde “para bilinci” geliştirmeye çalışmaktasınız), sözcüklerinize heyecan ya da duygu karıştırmadan onları sadece okumanın bir anlamı yoktur. Bilinçaltınız yalnızca heyecan veya duyguyla karışık olan düşünceleri tanır ve onların üzerinde çalışır. Neredeyse her bölümde tekrar edilmesi gereken önemli bir gerçektir bu, çünkü bunun yeterince anlaşılamaması kendi kendine telkin prensibini uygulamaya çalışan insanların büyük çoğunluğunun arzu edilen sonucu elde edememelerinin başlıca nedenidir.

Yalın, heyecandan yoksun sözcükler bilinçaltını etkilemez.

İnançla iyi bir şekilde duygusallaştırılarak ifade edilen sözcükler ya da düşüncelerle bilinçaltına ulaşmayı öğrenene dek önemli bir sonuç elde edemezsiniz.

Denediğiniz ilk anda heyecanlarınızı kontrol edemez ya da yönlendiremezseniz cesaretiniz kırılmasın. “Hiçbir bedel ödemeden bir şey” diye bir olasılık olmadığını unutmayın. İsteseniz bile hile yapamazsınız. Bilinçaltınızı etkileme yeteneğinizin bedeli, burada anlatılan prensipleri uygulamadaki kararlılıktır. Arzu edilen yeteneği daha az bir bedel karşılığı geliştiremezsiniz. İstediğiniz ödülün (“para bilinci”) ödemeniz gereken bedele değip değmediğine siz, ama yalnızca siz karar vermelisiniz.




Kendi kendine telkin prensibini kullanma yeteneğiniz, büyük ölçüde, adı geçen arzu, yakıcı bir saplantıya dönüşene dek ona yoğunlaşma kapasitenize bağlı olacaktır.

İkinci bölümde verilen talimatları uygulamaya başladığınızda, düşüncelerinizi yoğunlaştırma prensibini kullanmak sizin için gerekli olacaktır.

Burada düşünceleri yoğunlaştırmanın etkin bir şekilde kullanımı için önerilerde bulunacağız. Altı adımın birincisini, yani “arzu ettiğiniz kesin para miktarını kafanızda belirleyin” talimatını uygulamaya başladığınızda, gözlerinizi kapatıp paranın fiziksel varlığını gerçekten görene kadar düşüncelerinizi bu para miktarı üzerinde yoğunlaştırın. Bunu günde en az bir kez yapın. Bu alıştırmaları yaparken inanç bölümünde verilen talimatları izleyin ve paraya gerçekten sahip olduğunuzu görün!

İşte en önemli gerçek: Bilinçaltı kendisine mutlak inançla gönderilen her türlü emri alır ve bunlar üzerinde çalışır, ancak emirlerin bilinçaltı tarafından yorumlanmadan önce sürekli tekrar edilmesi gereklidir. Kendiniz inandığınız için, bilinçaltınızı da hayal ettiğiniz parayı elde etmeniz gerektiğine, bu paranın zaten sizi beklemekte olduğuna inandırabilir, bilinçaltınızın gerçekte sizin olan parayı kazanmanız için pratik planlar sunmasını sağlayabilirsiniz.

Bir önceki paragrafta ifade edilen düşünceyi hayal gücünüze gönderin ve hayal gücünüzün arzu ettiğiniz parayı elde etme amacına yönelik pratik planlar yaratmak için neler yapacağını izleyin.

Arzu ettiğiniz paranın karşılığında vermeyi düşündüğünüz şeyler için kesin bir plan beklemeyin. Sadece paraya sahip olduğunuzu düşünmeye başlayıp talep edin ve bekleyin, bilinçaltınız bu arada ihtiyacınız olan plan ya da planları size sunacaktır. Bu planlar için tetikte olun ve ortaya çıktıklarında hemen harekete geçin. Planlar büyük olasılıkla “ilham” şeklinde, altıncı his aracılığıyla zihninizde beliriverecektir. Ona saygı gösterin ve alır almaz harekete geçin.

Altı adımın dördüncüsünde, “Arzunuzu yerine getirmek için kesin bir plan yaratın ve bu planı uygulamak için hemen işe girişin” talimatı verilmekteydi. Bu talimatı bir önceki paragrafta verilen şekilde uygulamalısınız. Arzunun dönüştürülmesi yoluyla para kazanma planınızı yaratırken “mantığınıza” güvenmeyin. Mantık yetiniz tembel olabilir ve eğer size hizmet etmesi için tamamen ona güvenirseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

Elde etme niyetinde olduğunuz parayı (gözleriniz kapalı) hayal ederken bu paranın karşılığında vermeyi düşündüğünüz hizmet ya da malı verdiğinizi de hayal edin. Bu çok önemli!








Talimatların Özeti

(Arzuları Altına Çeviren Altı Adım’ın özeti)

Bu yazıyı okuyor olmanız içtenlikle bilgiye ulaşmaya çalıştığınızın bir göstergesi. Aynı zamanda bu alanda bir öğrenci olduğunuza dair de iyi bir işaret. Eğer bir öğrenciyseniz, çok şey öğrenmeniz muhtemeldir, ancak bunu sadece tevazu göstererek yapabilirsiniz. Eğer talimatların sadece bazılarını uygulayıp diğerlerini uygulamayı ihmal eder ya da reddederseniz başarısız olursunuz. Tatmin edici sonuçlar almak için, tüm talimatları inanarak takip etmelisiniz.

İkinci bölümdeki altı adımla bağlantılı talimatlar burada özetlenip bu bölümde anlatılan ilkelerle birleştirilmektedir. Şöyle ki:

💡 Rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir yere gidin (tercihen gece yatağınızda), gözlerinizi kapatın ve elde etmeyi düşündüğünüz para miktarını, elde edilmesi için koyduğunuz zaman sınırını ve bu paranın karşılığında vermeyi düşündüğünüz hizmet ya da malı gösteren yazılı ifadeyi sesli bir şekilde (böylece kendi sözlerinizi duyabilirsiniz) tekrarlayın. Bu talimatları yerine getirirken zaten bu paraya sahip olduğunuzu hayal edin.

Örneğin, beş yıl sonraki ocak ayının birine kadar 50.000 dolar kazanmayı, bu parayı kazanan bir satış görevlisinin performansında kişisel hizmet vermeyi düşündüğünüzü varsayalım. Yazılı ifadeniz aşağıdakine benzer bir şey olacaktır:

“…yılının 1 Ocak tarihine kadar, bana çeşitli miktarlarda dönem dönem gelecek olan 50.000 doların tamamını kazanmış olacağım. “Bu paranın karşılığında bir …. satış görevlisi olarak (satmayı düşündüğünüz mal ya da hizmeti tarif edin) elimden gelen en etkin hizmeti sunacağım. “Bu parayı kazanacağıma inanıyorum. İnancım o kadar güçlü ki, bu paranın gözlerimin önünde olduğunu görebiliyorum. Ellerimle dokunabiliyorum. Para onun karşılığında sunacağım mal veya hizmet oranında ve belirlediğim zamanda bana gelmek için bekliyor. Bu parayı kazanmak için bir plan bekliyorum ve aldığımda bu planı uygulayacağım.”

💡 Bu programı, kazanmayı istediğiniz parayı (hayalinizde) görene dek gece gündüz tekrarlamaya devam edin.

💡 Yazılı ifadenizin bir kopyasını çıkarıp gece ve gündüz görebileceğiniz bir yere asın ve yatmadan önce ve sabah kalkar kalkmaz ezberleyene dek okuyun.






Bu talimatları yerine getirirken, bilinçaltınıza emirler vermek amacıyla kendi kendinize telkin prensibini uyguladığınızı unutmayın. Ayrıca bilinçaltınızın yalnızca içine heyecan katılan ve “duyguyla” kendisine gönderilen talimatlar üzerinde çalışacağını unutmayın. İnanç duyguların en güçlüsü ve üretkenidir. İnanç bölümünde verilen talimatları izleyin.

Bu talimatlar başlangıçta soyut görünebilir. Bunun sizi rahatsız etmesine izin vermeyin. Yeni fikirlerle ilgili şüphecilik bütün insanların özelliğidir. Eğer sınırları çizilen talimatları uygularsanız şüpheciliğiniz kısa sürede inanca dönüşecektir.

Birçok filozof, insanın dünyevi kaderinin efendisi olduğunu ifade etmiş, ancak bunun nedenini belirtmemiştir. İnsanın dünyevi durumunun ve özellikle mali durumunun efendisi olmasının nedeni bu bölümde güzelce açıklanmıştır.

İnsan kendisinin ve çevresinin efendisi haline gelebilir, çünkü bilinçaltının kontrolü gücüne sahiptir.



🧠4.ÖZELLEŞMİŞ BİLGİ: Kişisel Deneyimler ve Gözlemler






İki tür bilgi vardır. Biri genel, diğeri özelleşmiş bilgidir. Genel bilgi, miktarı ne kadar büyük veya ne kadar çeşitli olursa olsun paranın kazanılmasında çok az işe yarar. Büyük üniversitelerin fakülteleri her türlü genel bilgiye sahiptirler. Ama profesörlerin çok az parası vardır. Onlar öğretme bilgisi üzerinde uzmanlaşırlar, fakat bilginin kullanımında ya da organizasyonunda özelleşmezler.

Paranın kazanılmasına yönelik pratik hareket planları yoluyla düzenlenip zeki bir şekilde yönlendirilmediği takdirde bilgi parayı çekmez. Bu gerçeğin anlaşılmaması, yanlış bir şekilde “bilginin güç” olduğuna inanan milyonlarca insanın şaşkınlığının kaynağıdır.

Öyle bir şey yok! Bilgi sadece potansiyel güçtür. Yalnızca kesin bir hareket planı şeklinde düzenlenir ve kesin bir hedefe yöneltilirse güç haline gelir.

Bütün eğitim sistemlerindeki “kayıp halka”, eğitim kuramlarının öğrencilerine bilgiyi kazandıktan sonra nasıl organize edeceklerini ve kullanacaklarını öğretmedeki yetersizliklerindir.

Henry Ford “okula” çok az gittiği için birçok insan onun “eğitimli” bir insan olmadığı yanılgısına düşmektedir. Bu hatayı yapanlar eğitim sözcüğünün gerçek anlamını bilmemektedirler. Bu sözcük, sonuca varma, anlam çıkarmaiçinden gelişmek anlamını taşıyan Latince “educo” sözcüğünden gelmektedir.

Eğitimli insan, mutlaka özel ya da genel bilgiye sahip demek değildir. EĞİTİMLİ İNSAN ZİHİNSEL BECERİLERİNİ, BAŞKALARININ HAKLARINI İHLAL ETMEDEN İSTEDİĞİ HER ŞEYİ ALABİLECEK ŞEKİLDE GELİŞTİREN İNSANDIR. Henry Ford işte tam bu tanıma fazlasıyla uyuyordu.

Arzuyu parasal eşdeğerine dönüştürme yeteneğinizden emin olmadan önce, servetin karşılığında vermeyi planladığınız mal veya hizmete ilişkin özelleşmiş bilgiye ihtiyacınız olacak. Belki kazanma yeteneğiniz ya da eğiliminizden daha fazla özelleşmiş bilgiye ihtiyaç duyabilirsiniz, bu durumda eksikliğinizi “Beyin Gücü” grubunun yardımıyla kapatabilirsiniz.

Andrew Carnegie, kişisel olarak, çelik işinin teknik kısmıyla ilgili bilgisi olmadığını belirtmişti, dahası özellikle bu konuyla ilgili uzmanlığa sahip olmak gibi bir gayreti de yoktu. Çeliğin üretilmesi ve pazarlanması için gereken uzmanlık bilgisine kendi BEYİN GÜCÜ GRUBU sayesinde ulaşabiliyordu.

Büyük servetlerin kazanılması güç gerektirir; güç oldukça organize ve zekice yöneltilen özelleşmiş bilgiyle kazanılır, ama bu bilginin serveti elde edecek olan insanın mülkiyetinde olması zorunlu değildir.

Bilgi kazanıldıkça, pratik planlar yoluyla kesin bir amaca yönelik olarak düzenlenmeli ve kullanılmalıdır. Değerli bir sonuca yönelik olarak uygulanmasından elde edilen kazanım dışında bilginin bir değeri yoktur.

Eğer ek ders almayı düşünüyorsanız ilk olarak bilgiyi hangi amaçla istediğinize karar verin, sonra bu özel bilginin nereden elde edilebileceğini öğrenin.

Başarılı insanlar, hangi işte olursa olsun, en önemli amaçları, işleri ve meslekleriyle ilgili özelleşmiş bilgiyi elde etmekten hiçbir zaman vazgeçmezler.

Başarılı olmayanlarsa, bilgi kazanma döneminin okul bittiğinde sona erdiğini düşünme hatası yaparlar. Doğrusu şu ki, okuldaki eğitim insana pratik bilginin nasıl kazanılacağının yolunu göstermez.

İnsanoğluyla ilgili en garip şeylerden biri sadece bir bedeli olana değer vermesidir. Amerika’nın bedava okulları ve ücretsiz halk kütüphaneleri insanları etkilememektedir, çünkü onlar için para ödemek zorunda değilsinizdir.

Bu kadar çok insanın okulu bitirip işe başladıktan sonra ek eğitim almayı gerekli görmelerinin başlıca nedeni budur. İşverenlerin evde çalışma programlarına katılan çalışanlarına daha fazla önem vermelerinin nedeni de budur. İşverenler, boş vaktinin bir kısmından vazgeçerek evde ders çalışacak kadar hırslı olan her insanın liderlik özelliklerine sahip olduğunu deneyimleriyle öğrenmişlerdir.

İnsanlarda tedavisinin mümkün olmadığı bir zayıflık durumu vardır. O da evrensel bir zayıflık olan hırs eksikliğidir! Özellikle boş zamanını ev çalışması için programlayan ücretli insanlar ender olarak aşağılarda kalır. Hareketleri yukarıya doğru tırmanma yolunu açar, yollarından birçok engeli kaldırır ve onları fırsat yoluna koyacak olan güç sahiplerinin dostça ilgilerini kazandırır.

Evde çalışma eğitim yöntemi, özellikle okuldan ayrıldıktan sonra ek özelleşmiş bilgi almaları gerektiğini düşünen, ancak okula geri dönmek için zaman ayıramayan çalışan insanların ihtiyaçlarına uymaktadır.

Bütün fikirlerin ardında özelleşmiş bilgi yatar. Ne yazık ki, zenginliği bulamayanlar için özelleşmiş bilgi fikirlerden daha boldur ve daha kolay elde edilir. Bu gerçek nedeniyle, insanlara kişisel hizmetlerini avantajlı bir şekilde sunmalarına yardımcı olabilen kişiler için evrensel bir talep ve artan fırsatlar söz konusudur. Yetenek hayal gücü demektir, o da özelleşmiş bilgiyi, zenginliği elde etmek üzere tasarlanmış planlarla birleştirmek için ihtiyaç duyulan bir özelliktir.

Eğer hayal gücünüz varsa, bu bölüm arzu ettiğiniz zenginliğin başlangıcı olabilecek bir fikri verebilir size. Şunu unutmayın, fikir en önemli şeydir. Özelleşmiş bilgi her yerde bulunabilir!


Paranın kazanılmasında faydalı bilgiye sahip olan insan grubunu örgütleyip yönetebilen bir insan o gruptaki herkes kadar eğitimlidir.



 

🧠5.HAYAL GÜCÜ: Zihnin Atölyesi



Hayatta ihtiyaç duyduğunuz bütün “fırsatlar” hayal gücünüzde bekliyor. Hayal gücü, zihinsel enerjiyi başarı ve zenginliğe dönüştüren çalışma atölyesidir. Hayal gücü kelimenin tam anlamıyla insan tarafından yaratılan bütün planların hazırlandığı atölyedir. Zihindeki hayal kurma becerisinin yardımıyla arzulara şekil, biçim ve hareket kazandırılır.

İnsanın hayal ettiği her şeyi yaratabileceği söylenir.

Hayal kurma becerisinin yardımıyla, insan son elli yıl içinde doğanın güçlerini, insan ırkının başlangıçtan beri yaptığından çok daha fazla keşfedip kontrol etti. Havayı öylesine ele geçirdi ki, kuşlar uçma konusunda insanla yarış edemez hale geldiler. İnsan hayal gücünün yardımıyla milyonlarca kilometre öteden güneşi tartıp inceledi, içeriğinde bulunan elementleri belirledi. Lokomotifin hızını o kadar arttırdı ki, artık sesten hızlı yolculuk edebilir hale geldi.

İnsanın tek sınırı hayal gücünde ve onu kullanma yeteneğinde yatmaktadır. Hayal gücümüzün kullanımında henüz doruk noktasına ulaşmadık, hatta bir hayal gücümüz olduğunu yeni keşfedip oldukça ilkel bir düzeyde kullanmaya başladık.



HAYAL GÜCÜNÜN 2 FORMU

Hayal kurma becerisi iki şekilde işlev görür. Birincisi “birleştirici hayal kurma” ve diğeri de “yaratıcı hayal kurma” olarak bilinir.

⚙️BİRLEŞTİRİCİ HAYAL KURMA: Bu beceri yardımıyla kişi eski kavramlarıfikirleri ya da planları yeni birleşimler haline getirebilir. Bu beceri hiçbir şey yaratmaz. Sadece yaşadığı deneyim, aldığı eğitim ve gözlemler ile çalışır. Mucitlerin çoğu tarafından kullanılan beceridir. Dâhi sınıfına giren ve kimsenin düşünemediği fikirleri bulan mucitler ise Yaratıcı Hayal Kurma becerisini kullanırlar.

🧬YARATICI HAYAL KURMA: Yaratıcı hayal kurma becerisi sayesinde insanın sınırlı zihni, Sonsuz Akıl’la doğrudan iletişime geçer. “Önsezinin” ya da “ilhamın” kaynağı olan beceridir bu. Bütün temel ya da yeni fikirler insana bu beceriyle verilir. Bu beceri yardımıyla insan başka insanların bilinçaltıyla iletişim kurabilir.

Yaratıcı beceri, kullanılarak geliştirildiği oranda Sonsuz Akıl’dan yayılan yaratıcı titreşimlere daha açık ve alıcı hale gelir.

İş, sanayi ve maliye dünyasının ileri gelen önderleriyle büyük ressamlar, müzisyenler, şairler ve yazarlar yaratıcı hayal kurma becerisini geliştirdikleri için büyüklerdir.

Hem birleştirici hem de yaratıcı hayal kurma becerisi kullanıldıkça daha fazla hazır hale gelir, tıpkı kullanım yoluyla gelişen kas ya da vücut organları gibi. Arzu yalnızca bir düşünce, bir dürtüdür. Bulanık ve kısa ömürlüdür. Soyuttur ve fiziksel eşdeğerine dönüşene dek bir değeri yoktur. Birleştirici hayal gücü en sık olarak kullanılan olsa da, arzu dürtüsünün paraya dönüştürülmesi sırasında yaratıcı hayal kurma becerisinin de kullanılmasını gerekli kılan durumlar ve şartlarla karşılaşabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.

Hayal kurma beceriniz hareketsizlik nedeniyle zayıflamış olabilir. Kullanılarak yeniden canlandırılabilir ve uyandırılabilir. Bu beceri ölmez, ama kullanılmama nedeniyle uyuşuk hale gelebilir.

Şu an için dikkatinizi birleştirici hayal kurma becerisine odaklayın, çünkü arzunuzu paraya dönüştürme sürecinde en çok bu beceriyi kullanacaksınız.

Elle tutulamaz düşüncelerin, elle tutulabilir para gerçekliğine dönüştürülmesi plan ya da planların kullanımını gerektirir. Bu planlar hayal gücünün, özellikle birleştirici becerinin yardımıyla oluşturulur.

Bütün yazıyı okuyup bitirin, sonra bu bölüme geri dönün ve hayal gücünüzü, arzunuzu paraya dönüştürmek için gerekli olan plan ya da planların oluşturulmasına yöneltin. Bunu yapar yapmaz gözle görülmeyen arzunuza somut bir şekil vermiş olacaksınız.

Arzunuzu yazılı ifadeyle dile getirip gerçekleştirilmesi için bir plana oturttuğunuzda, düşüncelerinizi fiziksel eşdeğerine dönüştürmenizi mümkün kılacak bir dizi adımdan ilkini atmış olacaksınız.


Üstelik bu dünya, bedeninizin milyarlarca hücresinin her biri ve maddelerin her bir atomu gözle görülemeyen bir enerji olarak başlamıştı. Bilimin kanıtladığı kadarıyla bütün evren yalnızca iki elementten oluşmuştur; madde ve enerji. Algılanabilen her şey, evrenin bir ucundaki en büyük yıldızdan insanoğluna kadar her şey, madde ve enerjinin birleşiminden oluşmuştur.

Arzu düşünce dalgalarıdır! Düşünce dalgaları enerji şekilleridir. Para kazanmaya yönelik düşünce dalgaları arzuyla işe başladığında, doğanın bu dünyayı, hatta evrendeki her bir maddeyi yaratırken kullandığı “şeyi” hizmetinize alıyorsunuz demektir.

Değişmez kanunların yardımıyla bir servet edinebilirsiniz. Ama önce, bu kanunları ve onları kullanmayı öğrenmelisiniz. Tekrarlar sayesinde ve bu prensiplerin tanımına mümkün olan her yönden yaklaşarak yazar size büyük servetin kazanıldığı sırrı açmayı ümit ediyor. Garip ve çelişkili görünebilir ama sır bir “sır” değil. Doğa, üzerinde yaşadığımız dünyada, yıldızlarda ve gezegenlerde, etrafımızdaki elementlerde, her bir çimende ve görebildiğimiz her türlü hayat şeklinde sırrın reklamını yapıyor

Eğer tüm anlatılanları tamamen anlayamıyorsanız moralinizi bozmayın. Zihin ile ilgili tecrübeli bir öğrenci olmadığınız sürece tüm bunları tek okumada içselleştirmeniz beklenmiyor.

Buradaki prensipler hayal gücünün anlaşılması yolunu açmaktadır. Bu felsefeyi ilk kez okurken dikkatlice anladığınızı özümseyin; sonra tekrar okuyun ve irdeleyin, bir şeyin ona açıklık kazandırdığını ve bütünü daha geniş açıdan anlamanızı sağladığını keşfedeceksiniz. Her şeyin ötesinde bu yazıyı en az üç kez okumadan bu prensipleri irdelemeyi bırakmayın, çünkü o zaman bir daha hiç bırakmamak isteyeceksiniz.



🧠6.DÜZENLİ PLANLAMA: Arzunun Eyleme Dönüşmesi


İnsanın yarattığı ya da kazandığı her şeyin bir arzu şeklinde başladığını; bu arzunun soyuttan somuta doğru yolculuğunun ilk aşamasının, planların yaratıldığı ve düzenlendiği hayal gücü atölyesinde yer aldığını öğrendiniz.

Arzuyla ilgili bölümde, size para arzunuzu parasal eşdeğerine dönüştürmede ilk hareket olarak altı kesin, pratik adım atma formülü verildi. Bu adımların biri, dönüşümün gerçekleşeceği kesin, pratik planın ya da planların oluşturulmasıdır. Burada, bu pratik planları nasıl oluşturacağınıza dair talimatlar bulacaksınız:

1️⃣ Paranın kazanılması için gerekli olan planların oluşturulması ve gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyabileceğiniz kadar çok insan grubuyla işbirliği yapın. 9. Adım’da anlatılacak olan “Beyin Gücü” prensibini kullanacaksınız. (Bu öneriye uymak çok önemlidir. Bunu ihmal etmeyin.)

2️⃣ “Beyin Gücü” ittifakını oluşturmadan önce grup üyelerinize işbirliği karşılığında önerebileceğiniz avantaj ve yararların neler olduğuna karar verin. Kimse bir karşılık olmadan çalışmaz. Aklı başında kimse bir başkasının karşılık olmadan (ki bu karşılığın her zaman para olması gerekmez) çalışmasını isteyemez ve bekleyemez.

3️⃣ “Beyin Gücü” takımınızla haftada en az iki kez ve mümkünse daha fazla buluşma ayarlayın, ta ki paranın elde edilmesi için gerekli planları mükemmel hale getirene dek.

4️⃣ Kendinizle “Beyin Gücü” grubunuz arasında tam bir uyum sağlayın ve sürdürün. Bu talimatı harfiyen uygulamazsanız başarısızlıkla karşılaşmayı bekleyebilirsiniz. Tam bir uyumun bulunmadığı yerde “Beyin Gücü” ilkesi mümkün olamaz.

Şu gerçekleri aklınızda tutun:

1️⃣ Sizin için büyük önem taşıyan bir işle meşgulsünüz. Başarıyı garantilemek için hatasız bir plan yapmalısınız.

2️⃣ Diğer insanların deneyim, eğitim, doğuştan gelen yetenek ve hayal gücü gibi avantajlarına sahip olmalısınız. Bu, büyük servet kazanmış olan herkesin izlediği yöntemin bir parçasıdır.

Hiç kimse, diğer insanların işbirliği olmaksızın büyük bir serveti garanti edecek yeterli deneyim, eğitim, doğuştan gelen yetenek ve bilgiye sahip değildir. Zengin olmaya yönelik olarak benimsediğiniz her plan sizin ve “Beyin Gücü” grubunuzun ortak yaratımı olmalıdır. Siz kısmen yada tam olarak kendi planlarınızı yaratabilirsiniz, ama bu planların “Beyin Gücü” grubunuz tarafından kontrol edilip onaylandığından emin olun.

Eğer uyguladığınız birinci plan başarılı olmazsa onu yeni bir planla değiştirin; eğer bu plan da işe yaramazsa tekrar yeni bir tanesiyle değiştirin, ta ki işe yarayan bir plan bulana dek. Burası birçok insanın başarısızlıkla karşılaştığı noktadır, çünkü başarısız olan planlarla yenilerini değiştirme konusunda kararlı davranmamaktadırlar.

En zeki insan bile pratik ve işe yarar planlar olmaksızın para kazanmada ya da herhangi bir işte başarılı olamaz. Sadece şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın: Planlarınız başarısız olursa, bu geçici yenilgidir, kalıcı bir başarısızlık değildir. Sadece planınızın çok sağlam olmadığı anlamına gelebilir. Başka planlar yapın. Yeniden başlayın.

Geçici yenilgi sadece tek bir anlama gelir, o da planınızda bir şeyin yanlış olduğudur. Milyonlarca insan hayatlarını yoksulluk ve sefalet içinde geçirirler, çünkü bir serveti elde edecek planları yoktur.

Kendisi vazgeçene kadar -kendi kafasında- hiç kimse mağlup edilemez.



 

James J. Hill doğudan batıya doğru demiryolu döşemek için gerekli olan sermayeyi bulma girişiminin ilk seferinde yenilgiyle karşılaştı, ama o da yeni planlarla yenilgiyi zafere dönüştürmeyi başardı.

Henry Ford otomobil kariyerinin sadece başlangıcında değil, tepeye doğru çıkarken de geçici yenilgilerle karşılaştı. Yeni planlar hazırladı ve mali zafere doğru ilerlemeye başladı.

Büyük zenginlikler kazanan insanları görüyoruz, ancak genellikle onların sadece zaferlerini fark ediyoruz, bulundukları yere “varmadan” önce üstesinden gelmek zorunda kaldıkları geçici yenilgilere dikkat etmiyoruz.

BU FELSEFEYİ TAKİP EDEN HİÇ KİMSE “GEÇİCİ YENİLGİLERLE” KARŞILAŞMADAN BİR SERVET ELDE ETMEYİ BEKLEYEMEZ. Yenilgi geldiğinde planlarınızın sağlam olmadığına dair bir işaret olarak kabul edin bunu; planlarınızı yeniden oluşturun ve hedefinize doğru tekrar yelken açın. Hedefinize ulaşmadan önce pes ederseniz, “vazgeçen” olursunuz.

VAZGEÇENLER ASLA KAZANAMAZ VE KAZANANLAR ASLA VAZGEÇMEZ

“Beyin Gücü” grubunuz için üyeler seçmeden önce yenilgileri ciddiye almayanları seçmeye çaba gösterin.

Bazı insanlar sadece paranın para kazandırabileceği gibi bir fikre aptalcasına inanırlar. Bu doğru değildir!

Burada anlatılan prensipler sayesinde parasal eşdeğerine dönüşen arzu, paranın “kazanıldığı” bir araçtır. Paranın kendisi hareketsiz bir maddeden başka bir şey değildir. Para tek başına hareket edemez, düşünemez ve konuşamaz, ama onu arzu eden insanın kendisini çağırdığını “duyar”.

Hemen hemen bütün zenginliklerin kişisel hizmet ya da fikirlerin satışı olarak başladığını bilmek cesaret verici olabilir.

Malı mülkü olmayan birinin, fikirler ve kişisel hizmet dışında, verebileceği ne vardır ki?

Dünyada geniş anlamda iki tip insan vardır. Biri liderler, diğeri de izleyenler olarak bilinir. Seçtiğiniz işinizde lider olmak mı, yoksa izleyen olarak mı kalmak istediğinize karar verin. İkisinin karşılığı arasındaki fark büyüktür.

İzleyen kişinin, liderin hakkı olan karşılığı beklemesi mantıksızdır, oysa takipçilerin birçoğu bir şey yapmadan liderle aynı karşılığı bekleme hatasını yaparlar.

İzleyen olmada utanılacak bir şey yoktur. Öte yandan izleyen olarak kalmak bir şeref de değildir.

Çoğu büyük lider, izleyen olarak başlamıştır. Daha sonra büyük liderler olmuşlardır, çünkü onlar zeki takipçilerdi. Birkaç istisna dışında, liderini zekice izleyemeyen biri etkin bir lider olamaz. Liderini etkin bir şekilde izleyen kişi genellikle liderliğe en hızlı geçen kişidir. Zeki bir takipçinin birçok avantajı vardır, liderinden bilgi alma fırsatı da bunlardan biridir.







👑Liderliğin Temel Özellikleri

Aşağıdakiler liderliğin önemli etkenleridir:

👑1. KARARLI CESARET: Kişinin kendisi ve mesleği (uğraşı) hakkındaki bilgisine dayanır. Hiçbir takipçi kendine güveni ve cesareti olmayan bir liderin hâkimiyeti altında olmak istemez. Hiçbir zeki takipçi uzun süre böyle bir liderin hâkimiyeti altında kalmaz.

👑2. ÖZDENETİM: Kendi kendini kontrol edemeyen insan başkalarını asla kontrol edemez. “Özdenetim” takipçiler için ilham verici bir yöndür ve en zeki olanlar bunu taklit eder.

👑3. KUVVETLİ BİR ADALET DUYGUSU: Adalet duygusu olmaksızın hiçbir lider takipçilerine komuta edemez ve onlardan saygı göremez.

👑4. MUTLAK KARARLILIK: Kararlarında tereddüt gösteren lider kendinden emin olmadığı izlenimini uyandırır, başkalarını başarıyla idare edemez.

👑5. PLANLARIN KESİNLİĞİ: Başarılı bir lider çalışmalarını planlanmalı ve planları üzerinde çalışmalıdır. Pratik ve kesin bir plan olmaksızın tahminlere göre hareket eden bir lider dümeni olmayan bir gemiye benzetilebilir. Er ya da geç kayalara oturacaktır.

👑6. ALINAN KARŞILIKTAN DAHA FAZLASINI YAPMA ALIŞKANLIĞI: Liderliğin zorluklarından biri takipçilerinden beklediğinden daha fazlasını yapmaya gönüllü olmasıdır.

👑7. HOŞ BİR KİŞİLİK: Pasaklı, dikkatsiz ve ilgisiz hiçbir insan başarılı bir lider olamaz. Liderlik saygı gerektirir. Takipçiler hoş bir kişiliğin bütün özelliklerinden yüksek not almayan bir lidere saygı duymazlar.

👑8. ANLAYIŞ VE HOŞGÖRÜ: Başarılı bir lider onu izleyenlere hoşgörüyle davranmalı, onlara ve sorunlarına anlayış göstermelidir.

👑9. AYRINTILARA HÂKİM OLMA: Başarılı liderlik ayrıntılara hâkimiyeti gerektirir.

👑10. BÜTÜN SORUMLULUĞU ÜSTLENMEYE İSTEKLİ OLMAK: Başarılı bir lider takipçilerinin hataları ve yetersizlikleri için sorumluluğu üstlenmeye istekli olmalıdır. Eğer sorumluluğu başkasına ya da başkalarına aktarmaya çalışırsa lider olarak kalmaz. Eğer takipçilerinden biri bir hata yapar ve yetersiz olduğunu gösterirse lider başarısız olanın kendisi olduğunu düşünmelidir.

👑11. İŞ BİRLİĞİ: Başarılı bir lider iş birliği çabasına ait prensipleri anlamalı ve uygulamalıdır; takipçilerinin de aynı şeyi yapmasını sağlamalıdır. Liderlik güç gerektirir ve güç de işbirliği gerektirir.

İki tür liderlik vardır. Birincisi ve en etkin olanı, takipçilerinin onayı ve anlayışıyla gerçekleşen liderliktir. İkincisi ise, takipçilerin onayı ve anlayışı olmadan zorla gerçekleşen liderliktir.

Tarih zorba liderliğin uzun sürmediğini gösteren kanıtlarla doludur. Diktatörlerin ve kralların çöküşü ve yok oluşu çok anlamlıdır. Bu demektir ki, insanlar zorba liderleri kabul etmemektedir.

Napoleon, Mussolini, Hitler zorba liderliğin örnekleridir. Liderlikleri yaşadıkları dönemle sınırlı kalmıştır. Sadece takipçilerinin onayıyla gerçekleşen liderlik uzun soluklu olur.



☠️Liderlikte Başarısızlığın On Temel Sebebi

Şimdi başarısız olan liderlerin en önemli hatalarına geldik, çünkü ne yapmak gerektiği kadar ne yapmamak gerektiği de bilinmelidir:

☠️1. AYRINTILARI ORGANİZE ETMEDE YETERSİZLİK: Etkin liderlik ayrıntılara hâkim olma ve organize etme yeteneği gerektirmektedir. Hiçbir gerçek lider, bir lider olarak kapasitesinden beklenen bir şeyi yapmayacak kadar “meşgul” olmaz. İster lider, ister takipçi olsun bir insan planlarını değiştiremeyecek ya da herhangi bir acil duruma dikkatini veremeyecek kadar meşgul olduğunu söylüyorsa yetersizliğini kabul etmiş demektir. Başarılı lider işiyle bağlantılı bütün ayrıntılara hâkim olmalıdır. Bu da şüphesiz, ayrıntıları yetenekli yardımcılarına gönderme alışkanlığını kazanması anlamına gelmektedir.

☠️2. ALÇAKGÖNÜLLÜ HİZMET VERMEYE İSTEKSİZLİK: Büyük liderler, durum gerektirdiğinde, başkasından isteyecekleri her türlü işi kendileri de yapmaya gönüllüdürler. “Aranızdaki en iyiler herkes için her koşulda en çok hizmet edenlerdir,” sözü bütün yetenekli liderlerin bildiği ve saygı duyduğu bir gerçektir.

☠️3. BİLDİKLERİYLE YAPTIKLARI YERİNE, SADECE BİLDİKLERİ ŞEYLER İÇİN KARŞILIK BEKLEMEK: Dünya insana “bildiği” şeyler için ödeme yapmaz. Ancak bildikleriyle yaptıkları ya da başkalarının yapmalarını sağladıkları şeyler için karşılık alır insanlar.

☠️4. TAKİPÇİLERİNİN REKABETİNDEN KORKMAK: Takipçilerinden birinin kendi yerini almasından korkan lider, bu korkusunun er ya da geç gerçekleşeceğinden emindir. Yetenekli lider, görevini devredebileceği takipçilerine konumunun ayrıntılarını verebilir. Bir lider ancak bu şekilde kendini çoğaltabilir; aynı anda birçok yerde bulunabilir ve birçok şeye dikkat edebilir. İnsanın diğerlerini çalıştırma yeteneği sonucunda kendi çabasıyla kazandıklarından daha fazlasını elde ettiği kesin bir gerçektir. Etkin bir lider, mesleki bilgisi ve kişiliğinin çekiciliğiyle diğerlerinin etkinliğini büyük ölçüde arttırır ve kendi yardımı olmaksızın yapacaklarından daha çok ve daha iyi hizmet vermelerini sağlar.

☠️5. HAYAL GÜCÜ YETERSİZLİĞİ: Hayal gücü olmaksızın bir lider acil durumları karşılamada ve takipçilerine etkin bir şekilde rehberlik eden planları yaratmada yetersiz kalacaktır.

☠️6. BENCİLLİK: Takipçilerinin yaptığı iş için bütün payeyi talep eden bir liderin öfkeyle karşılaşacağı açıktır. Gerçekten büyük bir lider ödülün hiçbirini istemez. Ödülün takipçilerine gittiğini görmekten memnundur, çünkü birçok insanın övgü ve saygınlık için sadece para için yapacaklarından daha fazla çalışacaklarını bilir.

☠️7. ÖLÇÜLÜ OLMAMAK: Takipçiler ölçülü davranmayan bir lidere saygı duymazlar. Üstelik aşırıya kaçma her şekliyle insanın dayanıklılığını ve devamlılığını tahrip eder.

☠️8. SADAKATSİZLİK: Bu konu belki de bu listenin başında gelmeliydi. Kendisine gösterilen güvene, arkadaşlarına, astlarına ve üstlerine karşı sadık olmayan bir lider liderliğini uzun süre devam ettiremez. Sadakatsizlik insanı bir toz parçasından daha önemsiz hale getirir ve hak ettiği saygısızlığı doğurur. Sadakatsizlik her meslekte en önemli başarısızlıklardan biridir.

☠️9. LİDERLİK “OTORİTESİNİN” VURGULANMASI: Etkin lider cesaret vererek yönetir, takipçilerinin kalbine korku salarak değil. Takipçilerini otoritesiyle etkilemeye çalışan bir lider güç yoluyla liderlik kategorisine girmektedir. Eğer kişi gerçek bir liderse bu gerçeği davranışları, anlayışı, adaleti ve işini bildiğini göstermesi dışında hiçbir şekilde reklam etmeye ihtiyaç duymaz.

☠️10. UNVANIN VURGULANMASI: Yeterli bir liderin takipçilerinin saygısını hak etmek için bir unvana ihtiyacı yoktur. Unvanını çok fazla vurgulayan bir insanın genelde vurgulayacak başka bir şeyi yoktur. Gerçek bir liderin ofisinin kapıları girmek isteyen herkese açıktır ve çalışma yeri resmiyet veya gösterişten uzaktır.

Bunlar başarısız liderliğin nedenlerinden bazılarıdır. Bunlardan herhangi biri başarısızlığı doğurmak için yeterlidir. Liderliğe talipseniz listeyi dikkatle inceleyin ve bu kusurların sizde bulunmadığından emin olun.

Tam Olarak İstediğin Pozisyonu Bulmanın Yolları

  1. Tam olarak nasıl bir iş yapmak istediğinize karar verin. Eğer böyle bir iş mevcut değilse belki onu siz yaratabilirsiniz.
  2. Birlikte çalışmayı istediğiniz şirket ya da birey seçin.
  3. Müstakbel işvereninizi, politikasını, personellerini ve ilerleme şansını araştırın.
  4. Kendinizi, becerilerinizi ve yeteneklerinizi inceleyerek önerebileceklerinizi belirleyin ve başarılı bir şekilde sunabileceğinizden emin olduğunuz avantajları, hizmetleri, gelişmeleri, fikirleri vermenin yollarını ve araçlarını planlayın.
  5. “İşi” unutun. Açık pozisyon bulunup bulunmadığını unutun. “Benim için işiniz var mı?” gibi sıradan önerileri unutun. Sizin verebileceğinize yoğunlaşın
  6. Zihninizde bir plan oluşturduğunuz zaman, bunu özenli ve ayrıntılı bir şekilde kâğıda dökün.
  7. Her şirket ister fikir ister hizmet ya da “bağlantı” olsun, vereceği değerli bir şeyi olan insanları aramaktadır. Bütün şirketlerde, şirketin yararına yönelik kesin bir planı olan bir insan için yer vardır.



⛔Başarısızlığın 30 Sebebi

Kaç Tanesi Sizin Yolunuzu Tıkıyor?

Hayatın en büyük trajedisi gerçekten deneyip başarısız olan insanlardan oluşmaktadır! Trajedi başarılı olan birkaç taneyle kıyaslanınca son derecede fazla olan başarısız insan çoğunluğunun altında yatmaktadır

% 98’i başarısız olarak sınıflanan binlerce erkek ve kadını inceleme ayrıcalığına sahip oldum.

Araştırmam gösterdi ki, başarısızlık için otuz önemli neden varken insanların servet sahibi olmalarını sağlayan on üç prensip bulunmaktadır. Bu bölümde, başarısızlığın otuz nedeni verilmektedir. Listeyi okurken bu nedenlerden kaçının sizinle başarı arasında durduğunu kontrol edin.

⛔1. KÖTÜ KALITIMSAL GEÇMİŞ: Beyin hasarıyla doğan bir insan için yapılabilecek çok az şey vardır. Bu felsefe, bu zayıflığı örtecek tek bir yöntem önermektedir: “Beyin Gücü” grubu. Ancak bunun otuz neden içinde herhangi bir insan tarafından kolayca düzeltilemeyecek tek neden olduğuna dikkat edin.

⛔2. HAYATTA İYİ BELİRLENMİŞ BİR AMAÇ EKSİKLİĞİ: Hedefledikleri kesin bir amacı olmayan kişiler için başarı ümidi yoktur. İncelediğim her yüz kişinin doksan sekizinde böyle bir hedef yoktu. Belki başarısızlıklarının ana nedeni buydu.

⛔3. SIRADANLIĞI AŞACAK KADAR HIRSLI OLAMAMAK: Hayata karşı ilerlemeyi istemeyecek kadar ilgisiz olan ve bedelini ödemek istemeyen bir kişi için önerebileceğimiz bir şey yok.

⛔4. YETERSİZ EĞİTİM: Bu nispeten daha kolay üstesinden gelinebilecek olan bir engeldir. Deneyimler göstermiştir ki, en eğitimli kişiler genellikle kendini eğiten kişilerdir. Bir insanı eğitimli yapmak için üniversite derecesinden daha fazlası gerekmektedir. Eğitim gören herhangi biri başkalarının hakkını ihlal etmediği sürece istediği her şeyi almasını öğrenen kişidir. Eğitim çok fazla bilgiden değil, etkin ve kararlı bir şekilde uygulanan bilgiden oluşmaktadır. İnsanlar sadece bildiklerini öğrenmek için değil, bildikleriyle ne yapacaklarım öğrenmek için para öderler.

⛔5. DİSİPLİN YETERSİZLİĞİ: Disiplin kendi kendini kontrolle gelir. Bu da demektir ki, insan bütün olumsuz özelliklerini kontrol etmelidir. Şartları kontrol etmeden önce kendinizi kontrol etmelisiniz. Kendinize hâkim olmak şimdiye kadar uğraştığınız en zor iş olacak. Eğer kendinizi tutamazsanız nefsiniz sizi ele geçirir. Aynanın karşısına geçerek en iyi arkadaşınızı ve en kötü düşmanınızı aynı anda görebilirsiniz.

⛔6. SAĞLIĞIN KÖTÜ OLMASI: Hiç kimse sağlığı iyi olmaksızın önemli bir başarının tadını çıkaramaz. Kötü sağlığın nedenlerinden çoğu hâkimiyet ve kontrole bağlıdır. Bunların bazıları şunlardır:

a. Aşırı yemek sağlık için iyi değildir.

b. Yanlış düşünce alışkanlıkları; olumsuz düşünceleri dile getirmek.

c. Seksin yanlış ve aşırı kullanımı.

d. Fiziksel egzersiz eksikliği.

e. Uygun olmayan soluk alıp verme yüzünden yetersiz temiz hava.

⛔7. ÇOCUKLUK SIRASINDAKİ ELVERİŞSİZ ÇEVRE ETKENLERİ: Ağaç yaşken eğilir.” Suç eğilimi olan insanların çoğu, bu eğilimi çocukluk sırasındaki kötü çevre ve arkadaşların sonucu olarak kazanmıştır.

⛔8. ERTELEME: Bu en yaygın başarısızlık nedenlerinden biridir. Erteleme isteği bütün insanların gölgesinde durup kişinin başarı şansını bozmak için beklemektedir. Çoğumuz hayata başarısız bir şekilde devam ederiz, çünkü önemli bir şey yapmaya başlamak için “doğru zamanı” bekleriz. Beklemeyin; zaman hiçbir zaman “doğru” olmayacaktır. Bulunduğunuz yerden başlayın ve elinizin altında hangi araç varsa onunla çalışın, yol boyunca daha iyi araçlar bulursunuz.

⛔9. ISRAR ETMEME: Çoğumuz başladığımız her şeyde “iyi başlayıcılar” ama “kötü tamamlayıcılarız”. İnsanlar en küçük bir yenilgi işaretinde vazgeçmeye hazırdırlar. Kararlılığın yerine konacak başka bir şey yoktur. Kararlılığı parolası haline getiren bir insan “Eski Dost Başarısızlığın” sonunda yorulup uzaklaştığını görür. Başarısızlık kararlılıkla başa çıkamaz.

⛔10. OLUMSUZ KİŞİLİK: Olumsuz kişiliğiyle diğerlerinin nefretini kazanan kişi için hiçbir başarı umudu yoktur. Başarı gücün uygulanmasıyla gelir ve güç diğer insanların işbirlikçi çabalarıyla elde edilir. Olumsuz kişilik işbirliği sağlayamaz.

⛔11. CİNSEL İSTEĞİN KONTROL EDİLEMEMESİ: Seks enerjisi insanları harekete sürükleyen en güçlü uyarandır. Heyecanların en güçlüsü olduğu için dönüştürme yoluyla kontrol edilmeli ve başka kanallara yöneltilmelidir.

⛔12. HİÇBİR BEDEL ÖDEMEDEN BİR ŞEY İÇİN KONTROLSÜZ ARZU: Kumar eğilimi milyonlarca insanı başarısızlığa sürükler. Bunun kanıtı milyonlarca insanın borsada oynayarak para kazanmaya çalıştığı 29 Wall Street’teki düşüşte bulunabilir.

⛔13. İYİ BELİRLENMİŞ KARAR GÜCÜ EKSİKLİĞİ: Başarıya ulaşan insanlar bir an önce karar verir ve eğer kararlarını değiştirirlerse, bunu çok yavaş yaparlar. Başarısız insanlar, eğer varabilirlerse, bir karara çok yavaş varır, çok sık ve çabuk bir şekilde değiştirirler. Kararsızlık ve erteleme ikiz kardeştir. Birinin bulunduğu yerde genellikle diğeri de bulunur. Sizi tamamen aciz hale düşürmeden bu çifti öldürün.

⛔14. ALTI TEMEL KORKUDAN BİRİ YA DA DAHA FAZLASI: Bu korkular daha sonraki bölümlerde irdelenmiştir. Hizmetinizi etkin bir şekilde pazarlamadan önce bunlar iyice öğrenilmelidir.

⛔15. EVLİLİKTE YANLIŞ EŞ SEÇİMİ: Bu başarısızlığın en büyük nedenlerinden biridir. Evlilik ilişkisi insanları yakın ilişkiye sokar. Bu ilişki uyumlu değilse başarısızlığın gelmesi olasıdır. Üstelik bu başarısızlık bütün hırs izlerini de silen perişanlık ve mutsuzlukla belirginleşecektir.

⛔16. AŞIRI TEDBİRLİ OLMAK: Riske girmeyen insanlar genellikle diğerlerinin seçiminden arta kalanla yetinmek zorundadırlar. Aşırı tedbir de tedbirsizlik kadar kötüdür. Her ikisi de uzak durulması gereken aşırılıklardır. Hayatın kendisi şans öğeleriyle doludur.

⛔17. İŞ HAYATINDA YANLIŞ ORTAK SEÇİMİ: İşteki başarısızlıkların en yaygın nedenlerinden biri budur. Kişisel hizmetin pazarlanmasında işverenin ilham verici, zeki ve başarılı olmasına dikkat edilmelidir. En çok yakın bağlantılar kurduğumuz kişileri taklit ederiz. Bu nedenle taklit etmeye değecek bir işveren seçin.

⛔18. BATIL İNANÇ VE ÖNYARGI: Batıl inanç bir tür korkudur. Ayrıca cahillik işaretidir. Başarılı insanlar açık fikirlidir ve hiçbir şeyden korkmazlar.

⛔19. YANLIŞ İŞ SEÇİMİ: Hiç kimse sevmediği bir işte başarılı olamaz. Kişisel hizmetin pazarlanmasında en önemli adım canla başla çalışacağınız bir işin seçimidir.

⛔20. ÇABA YOĞUNLUĞU EKSİKLİĞİ: Çeşitli işlere aynı anda girişen kişi bu işlerden birinde ender olarak başarı gösterir. Bütün çabalarınızı tek bir kesin hedefe yoğunlaştırın.

⛔21. RASTGELE HARCAMA ALIŞKANLIĞI: Savurganlar başarılı olamazlar, çünkü daima yoksulluk korkusuyla yaşarlar. Gelirinizin belirli bir yüzdesini bir kenara ayırarak sistemli bir biçimde tasarruf alışkanlığı edinin. Kişisel hizmet pazarlamasında, bankadaki para insana cesaret verir. Para olmaksızın, kişi karşıdakinin teklif ettiğini kabul etmek zorunda kalır ve onu elde ettiğine de memnun olur.

⛔22. İSTEK EKSİKLİĞİ: İstek olmaksızın kişi ikna edici olamaz. Üstelik istek bulaşıcıdır ve buna sahip kişi herhangi bir gruba genellikle kolayca kabul edilir.

⛔23. HOŞGÖRÜSÜZLÜK: Herhangi bir konuda dar görüşlü bir kişi ender olarak ilerler. Hoşgörüsüzlük insanın artık bilgi almayı bıraktığını gösterir. En zararlı hoşgörüsüzlük şekilleri, dinsel, ırksal ve siyasal fikir farklılıklarına karşı gösterilendir.

⛔24. ÖLÇÜLÜ OLMAMA: En yıkıcı aşırıya kaçma şekilleri yeme, içme ve cinsel faaliyetlerle ilgili olandır. Bunların herhangi birinde ölçüsüzlük başarı için öldürücüdür.

⛔25. DİĞERLERİYLE İŞBİRLİĞİ YAPMA YETERSİZLİĞİ: Birçok insan diğer hataların birleşiminden daha çok bu hata yüzünden işlerini kaybeder ve hayatta karşılarına çıkan büyük fırsatları kaçırırlar. Hiçbir bilgi sahibi iş adamının veya liderin katlanacağı bir hata değildir bu.

⛔26. ÇABA GÖSTERMEDEN ELDE EDİLMİŞ GÜCE SAHİP OLMA: (Kazanmadıkları parayı miras olarak alan zengin çocukları ve diğerleri) Zaman içinde hak ederek kazanılmamış güç çoğu zaman başarı için ölümcüldür. Ani zenginlik yoksulluktan daha tehlikelidir.

⛔27. KASITLI SAHTEKÂRLIK: Dürüstlüğün yerini tutacak bir şey yoktur. Kişi kontrol edemediği şartların etkisiyle geçici olarak sahtekârlık durumuna düşebilir ama isteyerek sahtekârlığı seçen kişi için hiç umut yoktur, er ya da geç yaptığı işler ayağına dolanacak ve şöhretini, hatta belki de özgürlüğünü kaybedecektir.

⛔28. KENDİNİ BEĞENME VE KİBİR: Bu özellikler diğerlerini uzakta tutmaya yarayan kırmızı ışık görevi görür. Başarıyı öldürürler.

⛔29. DÜŞÜNMEK YERİNE TAHMİN ETMEK: Çoğu insan doğru bir şekilde düşünmek için gerekli olan bilgiyi elde edemeyecek kadar tembel ya da ilgisizdir. Tahminler ya da çabuk hükümlerin yarattığı “görüşlere” göre hareket etmeyi tercih ederler.

⛔30. SERMAYE YETERSİZLİĞİ: Bu, işe yeni başlarken hatalarını örtüp iyi bir şöhret kazanana dek kendilerini taşıyacak yeterli sermayeye sahip olmayanlar için yaygın başarısızlık nedenidir.

Eski bir söz, “Ey insan, kendini bil!” demektedir. Eğer malı başarıyla pazarlamak istiyorsanız malı iyi tanımalısınız. Aynı şey kişisel hizmetin pazarlanması için de geçerlidir. Düzeltmek ya da tamamen ortadan kaldırmak için bütün zayıflıklarınızı bilmeniz gerekir. Hizmetlerinizi satarken üzerine dikkati çekebilmek için güçlü yanlarınızı da bilmelisiniz. Yalnızca doğru analiz yoluyla kendinizi tanıyabilirsiniz.


Kendinizi Anlamak İçin 28 Özel Soru

  1. Bu yıl için amacım olarak belirlediğim hedefe ulaştım mı? (Hayattaki ana amacımızın bir parçası olarak her yıl varılması gereken hedefler üzerinde çalışmalısınız.)
  2. Verebileceğim en iyi kalitede hizmet verdim mi, yoksa bu hizmetin iyileştirebileceğim yönleri var mı?
  3. Verebileceğim en büyük nicelikte hizmet verebildim mi?
  4. Davranışlarımın ruhu her zaman için uyumlu ve işbirliği içinde mi?
  5. Erteleme alışkanlığımın etkinliğimi azaltmasına izin verdim mi, eğer öyleyse, ne dereceye kadar?
  6. Kişiliğimi geliştirdim mi, eğer öyleyse ne dereceye kadar?
  7. Planlarımı tamamlama konusunda kararlı mıyım?
  8. Her olayda hemen ve kesin bir şekilde karar verdim mi?
  9. Altı temel korkunun bir ya da daha fazlasının etkinliğimi azaltmasına izin verdim mi?
  10. Aşırı dikkatli ya da çok tedbirsiz davrandım mı?
  11. İş yerindeki arkadaşlarımla ilişkim memnuniyet verici mi, değil mi? Eğer memnuniyet verici değil ise hata kısmen ya da tamamen benim mi?
  12. Çabalarımın belirli bir yere yoğunlaştırılmaması nedeniyle enerji israfı ettiğim oldu mu?
  13. Bütün konularla ilgili olarak açık fikirli ve hoşgörülü müyüm?
  14. Hizmet verebilme yeteneğimi ne şekilde geliştirdim?
  15. Aşırıya kaçtığım alışkanlıklarım var mı?
  16. Açık ya da gizli bir şekilde herhangi bir kendini beğenmişlik ifadesi kullandım mı?
  17. Arkadaşlarıma karşı davranışım bana saygı duymalarını sağlayacak nitelikte mi?
  18. Fikirlerim ve kararlarım tahminlere mi, yoksa inceleme ve düşünce doğruluğuna mı dayanıyor?
  19. Zamanım, harcamalarım ve gelirim için bir bütçe yapma alışkanlığım var mı?
  20. Daha iyi bir avantaj elde etmek için kullanabileceğim kârsız bir işe ne kadar zaman harcadım?
  21. Gelecek yıl daha etkin olabilmek için zamanımı nasıl yeniden ayarlayabilir ve alışkanlıklarımı değiştirebilirim?
  22. Vicdanımın onaylamadığı herhangi bir hareketten sorumlu muyum?
  23. Vermem için bana para ödenen hizmetten daha fazla ve daha iyi hizmeti ne şekillerde verdim?
  24. Herhangi birine karşı haksızlık ettim mi, eğer öyleyse bunu ne şekilde yaptım?
  25. Eğer bu yıl için verdiğim hizmetlerin alıcısı ben olsaydım satın aldığım şeyden tatmin olur muydum?
  26. Doğru meslekte/işte mi çalışıyorum, eğer cevap hayırsa neden?
  27. Hizmetlerimin satın alıcısı verdiğim hizmetten tatmin olmuş mudur, olmamışsa neden?
  28. Başarının temel prensiplerinde şimdiki derecem nedir? (Bu derecelendirmeyi adil ve dürüst bir şekilde yapın ve bunu doğru bir şekilde yapma cesareti olan birisiyle kontrol edin.)




🧠7.KARAR ALMA: Erteleme Huyunu Yenmek




Başarısızlık yaşayan yirmi beş binin üzerinde kadın ve erkeğin incelenmesi sonucunda, kararsızlığın otuz maddelik belli başlı başarısızlık listesinin neredeyse başında geldiği gerçeği ortaya konmuştur.

Karar vermenin tersi olan erteleme de herkesin üstesinden gelmesi gereken ortak bir düşmandır.

Bu yazıyı bitirdiğinizde çabuk ve kesin kararlara varma kapasitenizi sınama fırsatı bulacak ve tanımlanan prensipleri eyleme dönüştürmeye hazır olacaksınız.

Milyonlarca dolarlık servete sahip olan birkaç yüz kişinin incelenmesiyse, bu insanların çok çabuk karara vardıkları ve eğer değiştirirlerse bunu çok yavaş yaptıkları gerçeğini ortaya koymuştur. Parayı çoğaltmada başarısız olan insanlar, istisnalar dışında, çok yavaş karar verme ve bu kararı sık ve çabuk değiştirme alışkanlığına sahiptir.

İhtiyaçları için yeterli miktarda para kazanmada başarısız olan insanların çoğu genellikle diğerlerinin görüşlerinden kolayca etkilenirler. Gazetelerin ve komşu dedikodularının kendileri için karar vermesine izin verirler. Görüşler dünyadaki en ucuz mallardır. Herkesin kabul edecek kişiler için bir yığın görüşü vardır. Karar verirken başkalarının görüşlerinden etkileniyorsanız hiçbir işte başarılı olamazsınız, hele arzunuzu paraya çevirme işinde hiç.

Eğer başkalarının görüşlerinden etkileniyorsanız kendinize ait hiçbir arzunuz olmayacaktır.







Burada anlatılan prensipleri uygulamaya başladığınızda kendi kararlarınızı kendiniz verip kendi danışmanınız olun. “Beyin Gücü” grubunuz dışında kimseye güvenmeyin. Ve bu grubu seçerken yalnızca sizin amacınızla uyum ve anlayış içinde çalışacak olanları seçtiğinizden emin olun.

Akrabalar ve yakın arkadaşlar, amaçları o olmasa da genellikle insanı “görüşleriyle” ve bazen de komik olduğunu düşündükleri dalga geçmeleriyle engellerler. Binlerce kadın ve erkek hayatları boyunca aşağılık kompleksine sahip olurlar, çünkü iyi niyetli cahil bir insan “görüşleriyle” ya da saçmalıklarıyla onun güvenini yıkmıştır.

Kendi beyniniz ve aklınız var. Onu kullanıp kendi kararınızı verin. Birçok durumda olacağı gibi, eğer diğer insanlardan karar vermenizi mümkün kılacak bilgi almaya ihtiyacınız varsa, amacınızı açıklamadan sessizce alın bu bilgiyi.

Çok fazla bilgiye sahip olduklarını göstermeye çalışmak, az bilgisi olan insanların özelliğidir. Böyle insanlar çok fazla konuşur ve çok az dinlerler. Eğer çabuk karar verme alışkanlığını edinmek istiyorsanız, gözlerinizi ve kulaklarınızı dört açın, ağzınızı kapalı tutun. Çok fazla konuşanlar başka şeyleri çok az yaparlar. Eğer dinlediğinizden daha fazla konuşuyorsanız, kendinizi yalnızca daha fazla bilgi edinme fırsatından yoksun bırakmakla kalmıyor, sizi kıskandıkları için yenilgiye uğratmaktan büyük zevk alacak olan insanlara planlarınızı ve amaçlarınızı açıklamış da oluyorsunuz.

Ayrıca, çok fazla bilgi sahibi olan bir insanın yanında ağzınızı her açışta o insana bilgi dağarcığınızın tamamını ya da eksikliğinizi göstermiş oluyorsunuz!

Gerçek bilgelik alçakgönüllülük ve sessizlikle dikkati çekmektir.

Birlikte olduğunuz herkesin sizin gibi para kazanma fırsatı aradığını unutmayın.

Eğer planlarınızdan açıkça söz ederseniz, bir başkasının bu planlar doğrultusunda sizden önce harekete geçip sizi atlattığını görüp şaşırabilirsiniz.

İlk KARARINIZ ağzınızı kapatıp gözlerinizi ve kulaklarınızı açmak olsun.

DÜNYAYA NE YAPMAK İSTEDİĞİNİZİ SÖYLEYİN, AMA ÖNCE YAPIN.

Bu söz, “En önemli şeyler sözcükler değil, eylemlerdir,” sözüyle aynı anlama gelmektedir.

Kararsızlık genellikle gençlikte başlayan bir alışkanlıktır. Ortaokul, lise, hatta üniversiteden kesin bir amaç olmaksızın geçerken alışkanlık kalıcı bir hal alır.

Kararsızlık alışkanlığı öğrenciyi seçtiği meslekte de izler, eğer bir meslek seçebilirse. Genellikle okuldan yeni çıkan genç bulunabilecek herhangi bir işi tercih eder. Bulduğu ilk işe girer, çünkü kararsızlık alışkanlığı içine işlemiştir.

Bugün ücretlilerin yüzde doksan sekizi belirli bir pozisyon planlamak için kararlılıkları ve bir işvereni nasıl seçeceklerine dair bilgileri bulunmadığından, çalışmakta oldukları işlerde kalmaktadırlar.






🧠8.KARARLILIK: İnancı Güçlendiren Aralıksız Çaba






Arzuyu parasal eşdeğerine dönüştürmede kararlı olmak önemli bir etkendir. Kararlılığın temeli irade gücüdür.

İrade gücü ve arzu uygun bir şekilde birleştirildiğinde karşı konulamaz bir çift oluştururlar. Büyük zenginliklere kavuşan insanlar genellikle soğukkanlı ve bazen de merhametsiz olarak bilinirler. Oysa sıklıkla yanlış anlaşılmaktadırlar. Onların sahip olduğu şey, amaçlarına kavuşmak için kararlılıkla karıştırıp arzularını destekledikleri irade gücüdür.

İnsanların büyük çoğunluğu, ilk itiraz ya da talihsizlikle karşılaşma durumunda amaçlarını ve hedeflerini bir kenara atıp vazgeçmeye hazırdırlar. Yalnızca birkaçı bütün itirazlara rağmen hedeflerine ulaşana dek devam eder.

“Kararlılık” için kahramanca bir tanım bulunmayabilir, ama su, çimento için nasıl bir anlam taşıyorsa, kararlılık da insan karakteri için o anlamı taşımaktadır. Bir servetin oluşturulması genellikle bu felsefedeki on üç etkenin hepsinin uygulanmasını gerektirir. Bu prensipler para kazanmak isteyen herkes tarafından anlaşılmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır.

Eğer bu yazıyı içindeki bilgileri uygulama niyetiyle okuyorsanız, kararlılığınıza yönelik ilk test, ikinci bölümde anlatılan altı adımı izlemeye başladığınızda ortaya çıkacaktır. Eğer hedeflediği belirli bir amacı ve bu amaca ulaşmaya yönelik planı olan yüzde ikilik grubun içinde değilseniz, talimatları okuyup günlük alışkanlıklarınıza devam edeceksiniz ve bu talimatlara hiç uymayacaksınız.

Kararlı olmamak, başarısızlığın temel nedenlerinden biridir. Binlerce insanla yapılan deneyler, kararlı olmamanın insanların çoğunluğunda görülen yaygın bir zayıflık olduğunu göstermektedir. Çabayla üstesinden gelinebilecek bir zayıflıktır bu. Yeterince kararlı olmamanın üstesinden gelmek tamamen insanın arzusunun yoğunluğuna bağlıdır.

Bütün başarıların başlangıç noktası arzudur. Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Zayıf arzular zayıf sonuçlar doğurur, tıpkı zayıf bir ateşin zayıf bir sıcaklık yayması gibi. Eğer kararlı olmadığınızı düşünüyorsanız, bu zayıflığın üstesinden arzunuzun altında güçlü bir ateş yakarak gelebilirsiniz.

Yazıyı sonuna kadar okumaya devam edin, sonra Arzu bölümüne geri dönüp altı adımla ilgili olarak verilen talimatları derhal uygulamaya başlayın. Bu talimatları uygulamadaki hevesiniz para kazanmayı gerçekte ne kadar çok ya da ne kadar az istediğinizi gösterecektir. Eğer kayıtsız olduğunuzu görürseniz, servet edinmeye başlamadan önce kesinlikle edinmeniz gereken “para bilincini” henüz edinmediğinizden emin olabilirsiniz.

Eğer yeterince kararlı olmadığınızı düşünüyorsanız, dikkatinizi Beyin Gücü bölümünde verilen talimatlara odaklayın; etrafınızı “Beyin Gücü” grubuyla çevirin, bu grubun işbirlikçi çabalarıyla kararlılığı geliştirebilirsiniz. Kendi Kendine Telkin ve Bilinçaltı bölümlerinde kararlılığın gelişimi konusunda ek bilgiler bulacaksınız. Alışkanlık oluşturma doğanız arzu ettiğiniz nesnenin ya da hedefin açık bir resmini bilinçaltınıza yerleştirinceye kadar bu bölümde sınırları çizilen talimatları izleyin. O noktadan itibaren kararlılık eksikliği nedeniyle engellenmeyeceksiniz. Bilinçaltınız sürekli olarak çalışır, siz uyurken ve uyanıkken.

Kuralları ara sıra uygulama çabanızın hiçbir değeri olmayacaktır. Bir sonuç elde etmek için bütün kuralları bir alışkanlık haline getirene dek uygulamalısınız. Gerekli para bilincini başka türlü geliştirmenin yolu yoktur.

Yoksulluk, aklı ona yatkın olanlara doğru çekilir, tıpkı paranın zihinleri zenginliğe hazır olanlara doğru çekildiği gibi.

YOKSULLUK BİLİNCİ, PARA BİLİNCİNİN BULUNMADIĞI AKLI ELE GEÇİRİR



Yoksulluk bilinci ona uygun olan alışkanlıklar bilinçli olarak uygulanmaksızın gelişir. Para bilinci ise, kişi eğer böyle bir bilinçle doğmadıysa, düzenli olarak yaratılmalıdır.

Uyurken kâbus gördüyseniz kararlılığın anlamını fark edersiniz. Yatağınızda yatıyorsunuz, yarı uyanıksınız, boğulmak üzere olduğunuzu hissedersiniz. Dönmeyi ya da bir yerinizi oynatmayı başaramazsınız. Kaslarınızın kontrolünü yeniden kazanmaya başlamanız gerektiğini fark edersiniz. İrade gücünün kararlı çabalarıyla sonunda bir elinizin parmaklarını oynatmayı başarırsınız. Parmaklarınızı oynatmayı başararak kolunuzdaki kasların kontrolünü ele geçirebilirsiniz, ta ki kaldırmayı başarana dek. Sonra diğer kolunuzun kontrolünü da aynı şekilde kazanırsınız. Daha sonra da önce bir bacağınızın, ardından diğerinin kontrolünü ele geçirirsiniz. Derken, BÜYÜK BİR İRADE GÜCÜ KULLANARAK bütün kas sisteminizin kontrolünü sağlar ve kâbustan çıkarsınız. Bu iş adım adım gerçekleştirilir.

Zihinsel durgunluğunuzdan da aynı işlemleri izleyerek sıyrılmanız mümkün olabilir, önce yavaş yavaş hareket edersiniz, ardından tam kontrolü sağlayana dek hızınızı arttırırsınız. Başlangıçta ne kadar yavaş olursanız olun, hareket etmede kararlı olmalısınız. BAŞARI KARARLILIKLA GELECEKTİR.

Eğer “Beyin Gücü” grubunuzu özenle seçerseniz, kararlılığı geliştirmeniz için yardımcı olacak en az bir kişide bulursunuz bunu. Bazı zengin insanlar kararlılığı alışkanlık haline getirmişlerdir, çünkü şartlar onları öylesine etkileri altına almıştır ki, kararlı olmak zorunda kalmışlardır.

Kararlılık alışkanlığını edinenler başarısızlık sırasında güvence sahibidirler. Kaç kere yenilirlerse yenilsinler sonunda merdivenin tepesine ulaşırlar. Bazen insanın içinde görevi, kişiyi her türlü cesaret kırıcı denemeden geçirerek sınamak olan bir rehber var gibi görünmektedir. Yenilgiden sonra kendilerini toparlayanlar ve denemeye devam edenler istedikleri yere varırlar ve dünya şöyle bağırır: Bravo! Bunu yapabileceğini biliyordum!” Gizli rehber hiç kimsenin kararlılık denemesinden geçmeden başarıya ulaşmasına izin vermez.

Bu sınavı geçemeyenler sınıfta kalır.

Sınavı geçenler kararlılığının ödülünü alırlar. Karşılık olarak hedefledikleri şeye varırlar. Hepsi bu değil! Maddi karşılıktan çok daha fazlasını, yani HER BAŞARISIZLIK AYNI VEYA DAHA GÜÇLÜ BİR BAŞARININ TOHUMUNU DA BERABERİNDE GETİRİR bilgisini de kazanırlar.

Kararlılık zihinsel bir durumdur, bu yüzden öğrenilebilir. Bütün zihinsel durumlar gibi kararlılık da çeşitli nedenlere bağlıdır. Bunların arasında:

🐐AMACIN KESİNLİĞİ: İnsanın ne istediğini bilmesi, kararlılığın gelişimine doğru birinci ve belki de en önemli adımdır. Güçlü bir güdü insanı her türlü zorluğun üstesinden gelmeye zorlar.

🐐ARZU: Yoğun bir arzuya sahipseniz hedefinize doğru ilerlerken kararlılığı kazanmak ve sürdürmek nispeten kolaydır.

🐐KENDİNE GÜVEN: Bir planın uygulamasında kişinin kendi yeteneğine güvenmesi, planını kararlılıkla takip etmesi için ona güç verir.

🐐PLANLARIN KESİNLİĞİ: Planlar zayıf ve uygulaması çok zor olsa da eğer iyi organize edilmişse, kararlılığı cesaretlendirir.

🐐DOĞRU BİLGİKişinin deneyim ve gözleme dayanarak planlarının sağlam olduğunu bilmesi kararlılığı geliştirir, bilmek yerine tahmin etmek kararlılığı yıkar.

🐐İŞBİRLİĞİ: Sempati, anlayış ve diğerleriyle uyumlu işbirliği kararlılığı geliştirir.

🐐İRADE GÜCÜKişinin düşüncelerini kesin hedefe ulaşmaya yönelik planlar üzerinde yoğunlaştırma alışkanlığı kararlılığa yol açar.

🐐ALIŞKANLIK: Kararlılık alışkanlığın doğrudan sonucudur. Zihin, beslendiği günlük deneyimleri içine alır ve onların bir parçası haline gelir. En büyük düşman olan korku, cesur davranışların zorla tekrarlarıyla etkin bir şekilde tedavi edilir.

Kararlılık konusunu bırakmadan önce kendinize ait bir liste çıkarın ve bu önemli nitelikte ne gibi bir eksiğiniz olduğunu belirleyin. Kendinizi cesaretle ölçün ve başarıya ulaşmanız için bu sekiz maddeden hangisinin sizde olmadığını görün. Bu analiz kendinizle ilgili yeni bir anlayış kazandıracaktır size.


Burada sizinle başarı arasında duran Gerçek Düşmanlarınızı bulacaksınız. Sadece kararlılık konusundaki zayıflığı gösteren “belirtileri” değil, bu zayıflığın derinlerine yerleşmiş bilinçaltı nedenlerini de bulacaksınız. Listeyi dikkatle inceleyin ve eğer gerçekten kim olduğunuzu ve neler yapabileceğinizi öğrenmek istiyorsanız kendinizle dürüstçe yüzleşin. Bunlar zengin olmaya çalışan herkesin öğrenmesi gereken zayıflıklardır:

  • Ne istediğini açıkça ve tam olarak tanımlayamama.
  • Nedenli ya da nedensiz erteleme. (Genellikle bahanelerle desteklenir.)
  • Özelleşmiş bilgiyi elde etmeye karşı ilgi eksikliği.
  • Kararsızlık, sorunlarla dürüstçe yüzleşmek yerine her olayda sorumluluğu başkasına atmak. (Bu da bahanelerle desteklenir.)
  • Sorunların çözümü için kesin planlar yaratmak yerine mazeretlere güvenme alışkanlığı.
  • Kendinden memnun olma. Bu rahatsızlık için çok az çözüm vardır ve bundan muzdarip olanlar için hiç umut yoktur.
  • Bütün olaylarda itirazlara karşı durup savaşmak yerine uzlaşmaya hazır olmaya görülen kayıtsızlık hali.
  • Kişinin hataları yüzünden başkalarını suçlama ve uygun olmayan şartları kaçınılmaz olarak kabul etme alışkanlığı.
  • Harekete yönlendiren güçlü düşüncelerin seçimindeki ihmal yüzünden arzunun zayıf olması.
  • İlk yenilgi anında vazgeçmeye karşı duyulan isteklilik, hatta heves etme hali. (Altı temel korkudan birine ya da daha fazlasına dayanır.)
  • Analiz edebilecek şekilde yazılmış organize plan yetersizliği.
  • Görüşlere dayanarak hareket etmeyi ya da ortaya çıktığı anda fırsatı yakalamayı ihmal etme alışkanlığı.
  • Kararlı bir şekilde istemek yerine dilemek.
  • Zenginliği hedeflemek yerine yoksullukla uzlaşma alışkanlığı, harekete geçme ve sahip olma hırsında genel bir eksiklik.
  • Zenginliğe giden bütün kestirme yolları araştırmak, karşılığında bir eşdeğer vermeksizin almaya çalışmak. (Genellikle kumar oynama alışkanlıklarında görülür.)
  • Eleştirilme korkusu, diğer insanların düşüneceği, yapacağı ya da söyleyeceği şeyler yüzünden plan yapma ve harekete geçirmede yetersizlik. Bu düşman listenin başında gelir, çünkü genellikle varlığının fark edilemediği bilinçaltında yer alır.

Eleştirilme korkusunun belirtilerinden bazılarını inceleyelim. İnsanların büyük çoğunluğu akrabalarının, arkadaşlarının ve genelde insanların kendilerini istedikleri şekilde etkilemesine izin verirler, bunun sonucunda da kendi hayatlarını yaşayamaz hale gelirler, çünkü eleştirilmekten korkarlar.

Çok sayıda insan evlilikte hata yapar, pazarlığa sadık kalır ve hayatını perişan, mutsuz bir şekilde sürdürür; çünkü yanlışı düzeltirlerse ortaya çıkabilecek eleştiriden korkarlar. (Bu tür korku şekline teslim olan herkes, korkunun kişinin hırsını ve başarı arzusunu yıkarak meydana getirdiği onarılmaz zararı bilir.) Milyonlarca insan eleştiriden korktuğu için okuldan ayrıldıktan sonra gecikmiş eğitim almayı ihmal eder.

Sayısız adam ve kadın, genç ya da yaşlı, eleştiriden korktukları için saygı adına akrabalarının hayatlarını mahvetmelerine izin verirler. (Saygı insanın hayatını kendi istediği şekilde yaşama hakkının yok edilmesine izin vermeyi gerektirmez.)

İnsanlar iş hayatında riske girmeyi reddederler, çünkü eğer başarısız olurlarsa ardından gelecek olan eleştirilerden korkarlar. Böylesi durumlarda eleştiri korkusu, başarı arzusundan daha güçlüdür.

Çok fazla insan kendileri için yüksek hedefler koymaz, hatta bir meslek seçmeyi bile ihmal eder, çünkü akrabalarının ya da “arkadaşlarının”, “O kadar yüksek hedefler koyma kendine, insanlar senin deli olduğunu sanacaklar,” demelerinden korkarlar.

Birçok insan maddi başarının uygun “fırsatların sonucu olduğuna inanır. Bu inancın bir dayanak noktası vardır, ama tamamen şansa güvenenler neredeyse her zaman düş kırıklığı yaşarlar, çünkü kişinin başarıdan emin olabilmesi için var olması gereken önemli bir başka etkeni atlamaktadırlar. Bu, uygun “fırsatların” nasıl yaratabileceğinin bilgisidir.

İnsanın güvenebileceği tek “fırsat” kendi yarattığı fırsattır. Bu başarılar kararlılığın uygulanması sonucu gelmiştir. Başlangıç noktası kesin amaçlılıktır.

Karşılaştığınız ilk yüz kişiyi inceleyin ve onlara hayatta en fazla ne istediklerini sorun. Doksan sekizi size ne istediklerini söyleyemeyecektir. Eğer bir cevap için onları zorlarsanız bazıları “güvence”; çoğu “para”; birkaçı mutluluk ; bazıları “şöhret ve güç”; diğerleri “sosyal tanınma”, kolay bir yaşam , şarkı söyleme, dans etme ya da yazma yeteneği” diyecektir. Ama hiçbiri bu terimleri tam olarak tarif edemeyecek ya da bu belli belirsiz tanımladıkları arzularını elde etmeye yönelik bir plan sunamayacaklardır. Zenginlik arzulara cevap olarak gelmez. Sadece, sürekli kararlılığın bulunduğu kesin arzuyla desteklenen planlara cevap olarak meydana gelir.

KARARLILIK NASIL GÜÇLENDİRİLİR?

Kararlılık alışkanlığına götüren dört temel adım vardır. Bunlar çok büyük zeka, çok fazla eğitim gerektirmez, sadece biraz zaman veya çaba gerektirir. Gerekli adımlar şunlardır:

💀 1- Yerine getirilmesi için ateşleyici bir arzuyla desteklenen belirli bir amaç.

💀 2- Sürekli eylemlerle uygulanan belirli bir plan.

💀 3- Akrabaların, arkadaşların veya tanıdıkların olumsuz önerileri dahil bütün olumsuz ve cesaret kırıcı etkilere karşı kapalı bir zihin yapısı.

💀 4- Kişinin hem amaç hem de planın uygulanmasında cesaretlendirecek bir veya daha fazla insanın dostça ittifakı.

Bu dört adımı atmayı öğrenen herkesi muhteşem ödüller beklemektedir. Kişinin ödediği bedelin karşılığını almasının ayrıcalığıdır bu.

Gizemli güçler kararlı insanın zorluklarla başa çıkma kapasitesi üzerinde nasıl bir etki yaratır? Kararlılık özelliği kişinin zihninde onun olağanüstü güçlere ulaşmasını sağlayan bir tür ruhsal, zihinsel ya da kimyasal faaliyet mi oluşturur? Sonsuz Akıl savaşı kaybettikten sonra ve bütün dünya karşısındayken bile savaşmaya devam eden kişinin yanında mı yer almaktadır?

İnsan geçmişteki peygamberleri, filozofları, mucize insanları ve dini liderleri tarafsız bir şekilde incelerse, kararlılığın, emek yoğunlaştırılmasının ve amaç kesinliğinin başarılarının en önemli kaynağı olduğu kaçınılmaz sonucuna varır.


🧠9.BEYİN GÜCÜ GRUBU’NUN ETKİSİ: İtici Güç



Paranın elde edilmesinde güç vazgeçilmez bir öğedir.

Planları harekete dönüştürecek yeterli güç yoksa planlar boş ve yararsızdır. Bu bölüm, kişinin gücü nasıl elde edip kullanacağını gösteren yöntemi anlatacaktır.

Güç, “organize ve zekice yöneltilen bilgi” olarak tanımlanabilir. Güç, burada kullanıldığı şekliyle, kişinin arzusunu parasal eşdeğerine dönüştürmesini sağlamaya yetecek örgütlü çabayı ifade etmektedir. Örgütlü çaba, belirli bir amaca yönelik olarak uyum içinde çalışan iki veya daha fazla kişinin çabasının bir araya gelmesinden meydana gelir.

GÜÇ, PARANIN BİRİKİMİ İÇİN GEREKLİDİR! GÜÇ, PARANIN BİRİKTİKTEN SONRA ELDE TUTULMASI İÇİN GEREKLİDİR!

Gücün nasıl kazanılacağını bir görelim. Eğer güç “organize bilgiyse” bu bilginin kaynaklarını inceleyelim önce:

🦍1. SONSUZ AKIL: Bu bilgi kaynağına başka bir bölümde tarif edilen işlem yoluyla, yaratıcı hayal gücünün yardımıyla ulaşılabilir.

🦍2. BİLGİ BİRİKİMİ: İnsanoğlunun bilgi birikimi (şimdiye kadar düzenlenip kaydedilen kısmı) iyi donanımlı bir kütüphanede veya internette bulunabilir. Bu birikmiş bilginin en önemli bölümü, okullarda ve üniversitelerde öğretilir.

🦍3. DENEY VE ARAŞTIRMA: Bilim alanında ve hayatın her döneminde insanlar gündelik olarak yeni bilgileri toplamakta, sınıflandırmakta ve organize etmektedir. “Bilgi birikimi” yoluyla ulaşılamadığında insanın başvuracağı kaynak budur. Burada da yaratıcı hayal gücü sıklıkla kullanılır.

Bilgi yukarıdaki kaynakların herhangi birinden elde edilebilir. Bu bilgi düzenlenip örgütlenerek kesin planlara, bu planlar da eylem biçiminde ifade edilerek güce dönüştürülebilir.

Eğer kişi bilgiyi oluşturup kesin bir plan halinde ifade etme konusunda bir tek kendi çabasına güveniyorsa, en büyük üç bilgi kaynağının incelenmesi bu kişinin yaşayacağı zorluğu kolayca ortaya koyacaktır. Eğer bu planlar geniş kapsamlıysa ve büyük çaplı bir hareketi gerektiriyorsa, kişi başkalarına gerekli güç öğesini aşılamadan önce onları kendisiyle işbirliği yapmaya ikna etmelidir.

“Beyin Gücü Grubu” Sayesinde Güç Elde Etmek


“Beyin Gücü” ortaklığı, “belirli bir amaca ulaşmada iki veya daha fazla kişi arasındaki bilgi ve çabanın uyumlu bir ruh hali içinde ortak bir amaç için bir araya gelmesi” olarak tanımlanabilir.

Hiç kimse “Beyin Gücü”nden yararlanmadan büyük bir güce sahip olamaz. Daha önceki bölümde paranın fiziksel eşdeğerine dönüştürülmesi amacıyla bir plan yaratılması için gerekli talimatlar verilmişti. Eğer bu talimatları zekice ve kararlı bir biçimde uygularsanız ve “Beyin Gücünüzün” oluşumunda seçici davranırsanız, fark etmeseniz bile amacınıza yarı yarıya varmış olacaksınız.

Bu yüzden uygun bir şekilde seçilmiş “Beyin Gücü” grubu sayesinde sizin için açık hale gelecek olan gözle görülmeyen potansiyel gücü daha iyi anlayabilirsiniz. Burada “Beyin Gücü” prensibinin iki özelliğini açıklayacağız; bunların bir tanesi yapısı itibariyle ekonomik, diğeri ise ruhsaldır.

Ekonomik özellik çok açıktır. Ekonomik avantajlar, kişiye mükemmel uyum içinde yardım etmeye istekli bir grup insanın tavsiye, danışmanlık ve kişisel işbirliğini elde eden herkes tarafından yaratılabilir. Bu tür işbirlikçi ittifak hemen hemen bütün büyük servetin temelinde yatmaktadır. Bu büyük gerçeği anlamanız sizin parasal durumunuzu kesinlikle belirleyecektir.

“Beyin Gücü” prensibinin ruhsal yanını anlamak çok daha zordur. Bu ifadeden anlamlı bir öneri çıkarabilirsiniz: “İki zihin, üçüncü bir zihne benzeyen, gözle görülmeyen bir güç yaratmadan bir araya gelmez.”

İnsan zihni, bir parçası ruhsal olan bir enerji türüdür. İki insanın zihni uyum içinde birlikte çalışırken her bir zihnin enerjisinin ruhsal birimleri bir çekim oluşturur, ki bu da “Beyin Gücünün” “ruhsal” yanını oluşturur.

Büyük servet kazanan herhangi bir insanın ve orta derecede servet kazanan birçoğunun hayat hikâyelerini inceleyin. Göreceksiniz ki, bilinçli ya da bilinçsiz olarak her biri “Beyin Gücü” prensibini uygulamıştır.

BÜYÜK BİR GÜÇ BAŞKA HİÇBİR PRENSİPLE ELDE EDİLEMEZ.

İnsan beyni elektrik piliyle karşılaştırılabilir. Bir grup pilin tek bir pilden daha fazla enerji ortaya çıkaracağı bilinen bir gerçektir. Ayrıca tek bir pilin içinde barındırdığı hücre sayısı ve kapasitesine göre enerji çıkaracağı da bilinmektedir.

Beyin de aynı şekilde çalışır. Bu durum bazı beyinlerin diğerlerinden daha etkin olması gerçeğini açıklar ve bu da anlamlı bir ifadeyi beraberinde getirir: Uyum içinde koordine olan (ya da bağlanan) bir grup beyin tek bir beyinden daha fazla düşünce enerjisi ortaya çıkaracaktır, tıpkı bir grup pilin tek bir pilden daha fazla enerji açığa çıkardığı gibi.

Bu benzetmeyle, “Beyin Gücü” prensibinin, kendilerini diğer insanların beyinleriyle kuşatanların sahip oldukları gücün sırrını içerdiği hemen anlaşılacaktır.

“Beyin Gücü” prensibinin anlaşılmasına yönelik bir başka ifade de şudur: Bir grup beyin uyum içinde koordine olup birlikte çalıştığında bu birliktelikle yaratılan artmış enerji gruptaki herkes tarafından kullanıma hazır olacaktır

Henry Ford’un iş hayatına yoksulluk, okuma yazma bilmeme ve cehalet gibi engellerle başladığı bilinen bir gerçektir. On yıl gibi kısa bir süre içinde Henry Ford’un bu üç engeli aştığı ve yirmi beş yıl içinde Amerika’nın en zengin adamlarından biri olduğu da aynı derecede bilinen bir başka gerçektir. Bu gerçeği, Henry Ford’un en hızlı adımlarının onun Thomas A. Edison’un arkadaşı olduğu döneme rastladığı gerçeğiyle bağdaştırın, o zaman bir insanın zihninin diğerinin başarısında ne kadar etkili olduğunu göreceksiniz.

Bir adım daha öteye gidip Henry Ford’un en büyük başarılarının Harvey Firestone, John Burroughs ve Luther Burbank’le (her biri büyük beyin kapasitesine sahipti) tanıştıktan sonra meydana geldiği gerçeğini düşündüğünüzde, gücün zihinlerin dostça ittifakıyla oluşturulabileceğine dair daha fazla kanıt geçmiş olacak elinize.

İnsan, anlayış ve uyum ruhu içinde birlikte olduğu kişilerin yapısını, alışkanlıklarını ve düşünce gücünü alır. Edison, Firestone, Burroughs ve Burbank’le olan arkadaşlıklarıyla Ford kendi beyin gücüne bu dört adamın zekâ, deneyim, bilgi ve ruhsal gücünü de katmıştır. Üstelik “Beyin Gücü” prensibini bu kitapta anlatılan prensipler yoluyla kendine mal edip kullanmıştır.

Bu prensip size de açıktır!

Gücün elde edilebileceği belli başlı kaynakların başında, gördüğünüz gibi, Sonsuz Akıl gelmektedir. İki veya daha fazla insan, belirli bir hedef uğruna uyum halinde çalıştıklarında bu işbirliği sayesinde kendilerini Sonsuz Akıl’ın evrensel deposundan doğrudan güç alabilecek bir konuma yerleştirmiş olurlar.

Bu bütün güç kaynaklarının en büyüğüdür. Dâhilerin ve büyük liderlerin (bu gerçeği bilsinler ya da bilmesinler) başvurdukları yer orasıdır.

Gücün elde edilmesi için gerekli bilginin alınabileceği diğer iki kaynak insanın beş duyusundan daha fazla güvenilir değildir. Duyulara her zaman güvenilemez.

Daha sonra gelen bölümlerde, Sonsuz Akıl’la en kolay bağlantı kurma yöntemleri yeterli bir şekilde tanımlanmıştır.

Bu bir din dersi değildir. Bu yazıda tanımlanan hiçbir temel prensip insanların dini alışkanlıklarına doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmeye niyetli şeklinde yorumlanamaz. Bu yazı okuyucunun para arzusunu fiziksel eşdeğerine nasıl dönüştüreceğini göstermeyle sınırlandırılmıştır.

Okuyun, düşünün ve okurken meditasyon yapın. Kısa süre sonra bütün konu açığa çıkacak ve siz onu bir bütün olarak göreceksiniz. Şu anda tek tek bölümlerin ayrıntılarını görüyorsunuz.

Para utangaç ve kaçıcıdır. Seçtiği kızın peşinde koşan kararlı bir âşığın kullandığından çok da farklı olmayan bir yolla kur yapılıp elde edilmesi gerekir. Ve paraya “kur yaparken” kullanılan güç, bir kıza kur yaparken kullanılandan farklı değildir. Paranın ele geçirilmesinde başarılı olmak için bu güç inanç, arzu ve kararlılıkla birleştirilmeli; bir planla uygulanmalı ve o plan eyleme geçirilmelidir.

Para“çok para” olarak bilinen miktarlarda geldiğinde onu kazanan kişiye suyun tepeden aşağı akışı gibi hızla gelir. Burada, bir nehrin akışına benzetilebilecek olan, görünmeyen büyük bir güç akışı söz konusudur.

Büyük zenginliklere ulaşmış olan her insan hayatın bu akışını fark eder. İnsanın düşünce sürecini oluşturur. Düşüncenin olumlu duyguları, akıntının insanı servete götüren tarafıdır. Olumsuz duygular insanı yoksulluğa götüren taraftır.

Bu yazıyı servet kazanmak amacıyla okuyan kişiler için büyük önem taşıyan bir görüştür bu. Eğer akıntının yoksulluğa götüren tarafındaysanız, kendinizi akıntının diğer tarafına taşımanıza yardım edecek bir kürek işlevi görebilir. Size yalnızca uygulama ve kullanım yoluyla hizmet edebilir. Sadece okumanın ve öyle ya da böyle bir yargıda bulunmanın sizin için bir faydası olmayacaktır.


 

🧠10.CİNSELLİĞİN GİZEMLİ DÖNÜŞÜMÜ



Bilgisizlik yüzünden bu zihinsel durum genellikle fiziksel olanla bağdaştırılır ve cinsellik konusunda bilgi alırken birçok insanın maruz kaldığı kalıplaşmış inançlar nedeniyle, özellikle fiziksel olan şeyler, önyargılara yol açar.

Cinsel heyecanın ardında üç yapıcı potansiyel vardır. Bunlar:

🎀 1- İnsan soyunun devamı.

🎀 2- Sağılığın korunması. (Tedavi edici olarak eşi benzeri yoktur.)

🎀 3- Sıradanlığın dehaya dönüştürülmesi.

Dönüştürme” sözcüğünün anlamı basit bir dille, “bir elementi ya da enerji şeklini bir başkasına aktarmaktır.” Cinsel enerjinin dönüşümü basittir ve kolay bir şekilde açıklanabilir. Zihnin fiziksel ifade bulan düşüncelerden başka yaratıcı düşüncelere çevrilmesi anlamını taşır.

Cinsel heyecan çok özel zihinsel bir durum yaratır.

Cinsel arzu insan arzuları içinde en güçlü olanıdır. Bu arzunun kontrolü altındayken kişi başka zamanlarda daha önce bilmediği şekilde hayal gücü, cesaret, irade gücü, kararlılık ve yaratıcılık yeteneğinde keskinlik geliştirir. Bu arzu o kadar güçlü ve tahrik edicidir ki, insanlar bunun uğrunda hayatlarını ve saygınlıklarını açıkça tehlikeye atabilirler. Kontrol altına alınıp başka kanallara aktarıldığında kişiyi harekete geçiren bu güç hayal gücünde ve cesarette keskinlik gibi özellikleri sürdürür; özellikle edebiyat, sanat ya da diğer mesleklerde kuşkusuz zenginliğin elde edilmesinde de yaratıcı bir güç olarak kullanılabilir.

Cinsel enerjinin dönüştürülmesi irade gücünün çalıştırılmasını gerektirir, ama alınan karşılık bu çabaya değer. Cinsel ifade doğuştan gelir ve doğaldır. Arzu bastırılamaz ve yok edilemez, zaten böyle yapılmamalıdır. Ne var ki , insanın bedenini, zihnini ve ruhunu zenginleştiren ifade şekliyle çıkış yolu sağlanmalıdır. Eğer dönüştürme yoluyla bu tür bir çıkış yolu verilmezse sadece fiziksel yollardan çıkış yolu arayacaktır.

Bir nehre baraj yapılabilir ve suyu bir süre için kontrol edebilirsiniz ama sonunda bir çıkış yolu bulacaktır. Aynı şey cinsel heyecan içinde geçerlidir. Bir süre için bastırılıp kontrol edilebilir, ama doğası gereği ifade edilmesi gerekir. Yaratıcı bir tür çabaya dönüştürülmezse daha değersiz bir çıkış yolu bulacaktır.



Cinsel heyecanı yaratıcı bir enerjiye dönüştürebilen insanlar gerçekten çok şanslıdır, çünkü bu keşifleri ile kendilerini dâhi statüsüne yükseltebilirler. Bilimsel çalışmalar bu konudaki gerçekleri açığa çıkarmıştır.

  1. En büyük başarıları gerçekleştiren insanlar cinsel yönleri oldukça gelişmiş ve cinsel enerjilerini yapıcı bir sevgiye dönüştürmeyi öğrenmiş insanlardır.
  2. Büyük zenginlikler elde eden ve edebiyat, sanat, sanayi, mimaride büyük saygı kazanan erkekler hep bir kadının etkisiyle motive olmuşlardır.

Bu keşiflerin yapıldığı araştırmalar iki bin yıldır biyografi ve tarihin sayfalarına gömülmektedir. Büyük başarı kazanan kadın ve erkeklerin hayatlarıyla ilgili bir kanıt söz konusu olduğunda bu insanların oldukça gelişmiş seks doğalarının olduğu görülmüştür.

Cinsel heyecan ona karşı bir itirazın olmayacağı, “karşı konulmaz bir güçtür.” Bu heyecanla güdülenen erkekler eylem için süper bir güç edinirler. Bu gerçeği anladığınızda, cinsel enerjinin dönüştürülmesinin yaratıcı yeteneği içerdiğini daha iyi kavrayacaksınız.

Bir insanda ya da bir hayvanda cinsel hormon salgılayan bezleri yok ettiğinizde, en büyük hareket kaynağını ortadan kaldırmış olursunuz. Bunun kanıtı olarak hadım edildikten sonra herhangi bir hayvanı seyredin. Bir boğa cinsel açıdan değişime uğradıktan sonra bir inek kadar uysal hale gelir. Seks değişimi insan ya da hayvan olsun içindeki mücadeleci ruhunu yok eder. Seks enerjisi içinde gizli bir yaratma yeteneği barındırır.




Zihinsel Gücü Tetikleyen 10 Uyaran

İnsan zihni coşku, arzu, hayal gücü gibi uyaranlar sonucunda heyecanla yüksek bir titreşime geçer. Zihni uyaranlar şunlardır…

🫀1- Cinsellik ifade etme arzusu

🫀2- Aşk

🫀3- Ün, güç, parasal kazanç ya da para için ateşleyici arzu

🫀4- Müzik

🫀5- Aynı ya da karşı cins ile arkadaşlık

🫀6- Ruhani ya da dünyevi başarılar için birleşen iki ya da daha fazla insanın uyumuna dayalı “Beyin Gücü” grubu

🫀7- Karşılıklı acı çekme (zulme uğrayan insanların yaşadığı gibi)

🫀8- Kendi kendine telkin

🫀9- Korku

🫀10- Uyuşturucu ya da alkol

Zihni en etkin bir şekilde güçlendirip fiziksel hareketi başlatan uyaranlar listesinin başında cinselliği ifade etme arzusu gelir. Bu uyaranların sekizi doğal ve yapıcıdır. İkisi yıkıcıdır. Bu liste zihinsel uyaranların karşılaştırmalı incelemesini yapabilmeniz amacıyla burada sunulmuştur. Bu incelemeden cinsel heyecanın bütün zihinsel uyaranlar içinde en yoğun ve en güçlüsü olduğu kolayca görülebilir.

Düşünen bir insan dâhinin tanımıyla ilgili olarak bazı sorular sormak isteyecektir. İlk soru, “Sıradan düşünce yoluyla ulaşılamayan bilgi kaynaklarıyla nasıl iletişim kurulabilir?” olacaktır.

Sonraki soru ise, “Sadece dâhilerin ulaşabileceği bilinen bilgi kaynakları var mıdır, eğer öyleyse, bu kaynaklar nelerdir ve kişi bunlara nasıl ulaşabilir?” olacaktır.

Bu konuda kanıtlar sunacağız. Siz bu kanıtlar yoluyla denemeler yaparak kendi kanıtınızı elde edebilirsiniz.

Dâhilik Altıncı Hissini Geliştirmekten Geçer

Altıncı hissin gerçekliği oldukça iyi bir şekilde saptanmıştır. Altıncı his yaratıcı hayal gücüdür. Yaratıcı hayal gücü çoğu insanın hayatı boyunca hiç kullanmadığı bir beceridir ve eğer kullanırlarsa bile bu sadece rastlantı sonucu olur. Oldukça az sayıda insan yaratıcı hayal gücünü (altıncı hissini) bilerek ve bir amaç için kullanır. Dâhiler bu beceriyi, işlevini anlayarak bilinçli olarak kullanırlar.

Yaratıcı hayal gücü becerisi insanın sınırlı aklıyla Sonsuz Akıl’ın sınırsızlığı arasındaki doğrudan bağdır. Din gerçekliği içinde atfedilen bütün açıklamaların ve icat edilen temel veya yeni prensiplerin keşfi yaratıcı hayal gücü becerisiyle gerçekleşir.

Fikirler ya da kavramlar popüler şekliyle “önseziler” şeklinde zihnimizde belirdiğinde, bunlar aşağıdaki kaynakların bir ya da daha fazlasından gelir:

  1. Sonsuz Akıl.
  2. Beyne beş duyu yoluyla ulaşan düşünce dalgaları ve duyu izlenimlerinin depolandığı bilinçaltı.
  3. Bilinçli düşünce yoluyla bir fikir ya da kavramı ifade eden başka insanların zihinleri.
  4. Başka insanların bilinçaltı depoları.

İlham ve Yaratıcı fikirlerin alınabileceği başka bir kaynak yoktur. Beynin çalışması on zihin uyaranından bir ya da daha fazlasıyla uyarıldığında kişiyi sıradan düşünce ufkunun üzerine çıkarma etkisine sahip olur ve kişinin uzak mesafeleri göremediği fırsatları ve daha alçak düzlemde var olmayan yeni düşünceleri hayal etmesine izin verir.

Herhangi bir zihin uyaranıyla düşünce düzeyi yükseldiğinde kişinin bulunduğu konum, yerdeyken görüşünü sınırlayan ufuk çizgisinin üzerini ve ötesini görebileceği bir yüksekliğe uçakla çıkan kişinin bulunduğu konumla aynıdır. Üstelik bu yüksek düşünce düzeyindeyken kişi, yiyecek, giyecek ve barınma gibi üç temel ihtiyacını gidermeye yönelik sorunlarla uğraşırken görüşünü sınırlayan ve engelleyen herhangi bir uyaranın etkisi altında kalmaz. Kişi uçakla yükselirken tepeler, vadiler ve görüşünü kapatan diğer engellerin kaldırıldığı gibi, günlük sıradan düşüncelerin ortadan kaldırıldığı bir düşünce dünyasındadır.

Yüceltilmiş düşünce düzlemindeyken zihnin yaratıcı becerisine serbest hareket etmesi için imkân verilir. Altıncı hissin işlevi için yol açılmıştır. Birey başka şartlar altında ulaşamayacağı fikirlere karşı alıcı hale gelir. Altıncı his bir dâhiyle sıradan biri arasındaki farkı belirleyen bir beceridir.

Yaratıcı beceri kullanıldıkça ve kişi ona daha fazla güvenip düşünce dalgası için daha fazla talepte bulundukça, bu beceri bireyin bilinçaltının dışında yer alan etkenlere karşı daha dikkatli ve alıcı hale gelir. Bu beceri yalnızca kullanılarak geliştirilebilir.

Kişinin “bilinci” tamamen altıncı his becerisiyle işlev gördükçe bu gerçek anlaşılır.

Büyük ressamlar, müzisyenler ve şairler büyüktürler, çünkü yaratıcı beceri yoluyla “içlerinden gelen küçük sese” kulak verme alışkanlığını edinmişlerdir.

Hayal gücü çok “kuvvetli” olanların en iyi fikirlerinin “önsezilerle” geldiği iyi bilinen bir gerçektir.

Büyük bir hatip bu büyüklüğünü gözlerini kapatıp tamamen yaratıcı hayal gücü becerisine güvenerek elde etmiştir. Konuşmasının en can alıcı noktasında neden gözlerini kapattığı sorulduğunda, “Gözlerimi kapatıyorum, çünkü o zaman içimden gelen fikirlere göre konuşabiliyorum,” demiştir.

Amerika’nın en başarılı ve en iyi bilinen maliyecisinin bir karar vermeden önce iki ya da üç dakika için gözlerini kapama alışkanlığı vardı. Bunu neden yaptığı sorulduğunda, “Gözlerim kapalıyken daha ileri zekâ düzeyine ulaşabiliyorum,” diyordu

Maryland, Chevy Chase’den Dr. Elmer Gates yaratıcı hayal gücünü kullanarak pek çoğu basit olan iki yüzden fazla patent aldı. Yöntemi Dr. Gates’in kesinlikle dahil olduğu bir dâhinin konumuna ulaşmayı isteyenler için hem ilginç hem de önemlidir. Dr. Gates dünyanın en büyük, ama reklamı az yapılan bilim adamlarından biriydi.

Laboratuvarında, “kişisel iletişim odası” adını verdiği bir bölüm vardı. Ses geçirmez bir odaydı burası ve öyle bir şekilde ayarlanmıştı ki, gerektiğinde içeri hiç ışık girmiyordu. Üzerinde kâğıtların bulunduğu küçük bir masa vardı. Masanın üzerinde, duvardaki ışıkları kontrol eden elektrik düğmeleri bulunuyordu. Dr. Gates yaratıcı hayal gücüyle ulaşabildiği güçleri kullanmak istediğinde bu odaya girer, masaya oturur, lambaları kapatır ve üzerinde çalıştığı icatla ilgili bilinen faktörlere yoğunlaşırdı. İcadının bilinmeyen faktörleriyle ilgili fikirler zihnine dolmaya başlayana dek o pozisyonda kalırdı.

Akıl yürütme becerisi genellikle hatalıdır, çünkü büyük oranda kişinin birikmiş deneyimlerine dayanmaktadır. İnsanın deneyimleriyle elde ettiği her bilgi doğru değildir.

Yaratıcı hayal gücüyle alman fikirler çok daha güvenilirdir, çünkü zihnin akıl yürütme becerisine açık olmayan daha güvenilir kaynaklardan gelmektedirler.

Bir dâhiyle garip fikirli sıradan bir mucit arasındaki en büyük fark, dâhinin yaratıcı hayal gücü becerisiyle çalışıyor olmasına karşılık mucidin bu beceri konusunda hiçbir şey bilmemesidir. Bilimsel mucit hem birleştirici hem de yaratıcı hayal gücü becerisini kullanır.

Örneğin, bilimsel mucit, icat etmeye birleştirici beceriyi, yani akıl yürütme becerisini kullanarak başlar, deneyimle birikmiş olan prensip ya da bilinen gerçekleri düzenler ve birleştirir. Eğer bu birikmiş bilginin icadını tamamlaması için yetersiz olduğunu görürse yaratıcı becerisiyle kendisine açık olan bilgi kaynaklarına başvurur. Bunu yapmanın yolu bireyden bireye değişir, ama bu işlemin özü şudur:

1- On zihin uyaranından birini ya da birkaçını veya kendi tercih edeceği uyaranları kullanarak ZİHNİ ORTALAMADAN DAHA HIZLI TİTREŞECEK şekilde uyarır.

2- İcadıyla ilgili bilinen gerçekler (bitmiş bölümler) üzerinde YOĞUNLAŞIR VE ZİHNİNDE İCADINA AİT BİLİNMEYEN FAKTÖRLERE AİT MÜKEMMEL BİR RESİM OLUŞTURUR. Bilinçaltı kontrolü ele geçirene dek bu resmi zihninde tutar, sonra zihnini bütün düşüncelerden arındırarak rahatlar ve cevapların zihnine dolmasını bekler.

 


Bazen sonuçlar hem kesin hem de çabuktur. Diğer zamanlarda sonuçlar, altıncı hissin gelişimine ya da yaratıcı yetiye bağlı olarak olumsuzdur.

Edison yaratıcı becerisine yönelip elektrik ampulünü mükemmel hale getirmeden önce, hayal gücünün birleştirici becerisinin yardımıyla fikirlerin on bin farklı birleşimini denemiştir. Fonografı üretirken yaşadığı deneyim de bunun benzeriydi.

Yaratıcı hayal gücü becerisinin var olduğuna dair bol miktarda güvenilir kanıt bulunmaktadır. Bu kanıtlar çok fazla eğitim almadan çalıştıkları alanlarda lider olan insanların doğru analizinin yapılmasıyla elde edilebilir. Lincoln yaratıcı hayal gücü becerisini keşfedip kullanarak büyüklüğe ulaşmış liderlere iyi bir örnektir. Bu yetiyi Anne Rutledge’le tanıştıktan sonra yaşadığı aşk uyaranının sonucu olarak keşfetmiş ve kullanmaya başlamıştı.

Tarihin sayfaları büyük liderlerin kayıtlarıyla doludur. Bunların başarılarında en büyük etken, yaratıcı becerilerini cinsel arzuyla uyaran kadınlardır. Napoleon Bonaparte bunlardan biridir. İlk karısı Josephine’den ilham alırken karşı konulamaz ve mağlup edilemezdi. Ama onu bir kenara bıraktıktan sonra gerilemeye başladı. Yenilgisi ve St. Helena’ya sürgünü birbirinden çok uzak değildi.

Amerika’da eşlerine duydukları tutku ve aşkın etkisiyle başarının doruklarına tırmandıktan sonra yeni biri için eski eşlerini bir kenara bırakan ve mahvolan erkeklerin hikâyelerinden söz edebiliriz. Napoleon doğru kaynaktan gelen cinsel etkinin yerine hiçbir şey konulmayacak kadar güçlü olduğunu keşfeden tek erkek değildi.

İnsan zihni uyaranlara tepki verir! Bu uyaranlar içinde en büyük ve güçlü olanı cinsel arzudur. Kontrol edilip dönüştürüldüğünde bu dürtü bir erkeği, daha alçak düzlemde önünü kesen endişe ve önemsiz öfkeyi kontrol etmesini mümkün kılan düşünce düzeyine çıkarabilir.

Belirli erkeklerin hayat hikâyelerinden elde edilebilen gerçeklerle ilgili olarak, burada büyük başarıya sahip birkaç kişinin adını vereceğiz. Bu kişilerin dehalarının güç kaynağını dönüştürülmüş cinsel enerjilerinden aldıklarına hiç şüphe yok:

GEORGE WASHINGTON
NAPOLEON BONAPARTE
WILLIAM SHAKESPEARE
ABRAHAM LINCOLN
RALPH WALDO EMERSON
ROBERT BURNS
THOMAS JEFFERSON
ELBERT HUBBARD
ELBERT H. GARY
WOODROW WILSON
JOHN. H. PATTERSON
ANDREW JACKSON
ENRICO CARUSO
EREN YEAGER

Şu anda yaşamayan insanların hayat hikâyelerine güvenmek istemiyorsanız, tanıdığınız büyük başarı kazanmış insanları inceleyin ve onlar arasında yüksek düzeyde cinsel dürtüye sahip olmayan birini bulup bulamayacağınıza bakın.

Cinsel enerji bütün dâhilerin yaratıcı enerjisidir. Bu itici cinsel güçten yoksun olan hiçbir büyük lider, dâhi ya da sanatçı bulamazsınız.

Hiç kuşkusuz, buradan bütün gelişmiş cinsel dürtüye sahip olanların dâhi olduğu şeklinde bir ifade çıkarılamaz. İnsan yalnızca hayal gücünün yaratıcı becerisinin yardımıyla mevcut güçleri çekebilecek şekilde zihnini uyardığı zaman dâhi statüsünü elde edebilir. Bu “güçlendirmeyi” sağlayabilecek uyaranlar arasında en önemlisi cinsel enerjidir. Sadece bu enerjiye sahip olmak bir dâhi yaratmak için yeterli değildir. Bu enerji, insanı dâhi statüsüne yükseltmeden önce, fiziksel ilişki arzusundan başka türde bir arzuya ve eyleme dönüştürülmelidir.

Büyük cinsel arzuları nedeniyle insanların büyük bir çoğunluğu, bu gücü yanlış anlayarak ve yanlış kullanarak dâhi olmaktan uzaklaşıp kendilerini daha aşağılara, hayvanların statüsüne indirirler.

Yirmi beş binin üzerinde insanı inceleyerek başarılı olmuş erkeklerin bunu kırkından önce ender olarak başardıklarını ve gerçek hızlarına ancak ellisini geçtikten sonra ulaştıklarını keşfettim. Bu gerçek o kadar şaşırtıcıydı ki, nedenini bulmak için daha dikkatli bir araştırmaya girmeme yol açtı.

Bu çalışma, başarılı insanların bunu kırkından önce yapamamalarının ana nedeninin, cinsel heyecanın fiziksel yanma aşırı düşkünlük göstererek enerjilerini ziyan etmeleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. İnsanların çoğunluğu cinsel dürtünün salt fiziksel yanından çok daha önemli başka olasılıkları da olduğunu asla öğrenemezler. Bu keşfi yapanların çoğu ise, cinsel enerjinin en yüksek noktasında olduğu dönemde birçok yılı ziyan ederek kırk beş, elli yaşlarına ulaşırlar. Bunu genellikle kayda değer bir başarı izler.

Kırk yaşına ve bazen de onu geçene dek çoğu erkeğin hayatı, daha faydalı kanallara aktarılabilecek enerjinin boşa harcandığını göstermektedir. Daha hassas ve daha güçlü heyecanlara önem verilmez. Cinsel arzu bütün insan heyecanları içinde en güçlüsü ve en zorlayıcısıdır. Bu nedenle bu arzu kontrol edildiğinde ve fiziksel ifadesi dışında bir eyleme dönüştürüldüğünde kişiyi büyük başarılara götürebilir ve dahilik seviyesine yükseltebilir.

30.000’den fazla satış elemanını eğitip yönlendiren bir öğretmen faal olarak seks enerjilerini kullanan insanların en etkin satıcılar olduğunu keşfetmiştir. Bunun açıklaması, “kişisel mıknatıslık” olarak bilinen kişilik etkeninin cinsel enerjisinden farklı bir şey olmadığıdır. Yüksek düzeyde seksi kişiler yüksek çekim gücüne sahiptirler. Bu hayati güç anlaşılıp doğru yönlendirildiğinde insanlar arasındaki ilişkide büyük avantaj sağlayabilir. Bu enerji diğer insanlara şu aracılar yoluyla iletilebilir:

🧲1. El Sıkmak: Elin dokunuşu çekiciliğin varlığını ya da yokluğunu anında gösterir.

🧲2. Ses tonu: Çekicilik ya da cinsel enerji, sesi renklendiren ya da müzikal ve çekici kılan bir etkendir.

🧲3. Beden duruşu: Seksi insanlar zarif ve hızlı bir şekilde hareket ederler.

🧲4. Düşüncelerin titreşimi: Seksi insanlar cinsel heyecanı duygularıyla birleştirirler ya da böyle yapmayı isterler ve bu şekilde etrafındakileri etkileyebilirler.

🧲5. Beden süsü: Seksi insanlar kişisel görünümleri konusunda çok dikkatlidirler. Genellikle kişiliklerine, fiziklerine, tenlerine vb. yakışan giysiler seçerler.

Bir satış elemanı işe alındığında becerikli bir satış müdürü ilk talep olarak satıcının kişisel çekiciliğine bakar. Cinsel enerjisi olmayan insanlar hiçbir zaman çekici ve coşkulu olmazlar. Oysa coşku, satılan mal ne olursa olsun satıcılıkta en önemli gerekliliktir.

Cinsel enerjiden yoksun vaiz, hatip, avukat ya da satıcı, başkalarını etkilemek söz konusu olduğunda başarısızlığa uğrayacaktır. Çoğu insanın yalnızca duygularına hitap eden şekilde etkilendiği gerçeğini de göz önüne alırsak, bir satıcının doğal yeteneğinin bir parçası olarak cinsel enerjisinin önemini anlayacaksınız.

Usta satıcılar satışta bu statüye erişmişlerdir, çünkü bilinçli ya da bilinçsiz olarak cinsel enerjiyi satış şevkine dönüştürmüşlerdir!”

Bu ifadede cinsel enerjinin dönüştürülmesinin gerçek anlamıyla ilgili çok pratik bir öneri bulunabilir.

Aklını cinsellik konusundan nasıl uzak tutacağını ve cinsel enerjisini aynı coşku ve kararlılıkla satış çabasına nasıl yönelteceğini bilen bir satıcı, bunun farkında olsun ya da olmasın seksi dönüştürme sanatını kazanmıştır. Cinsel enerjilerini dönüştüren satıcıların büyük çoğunluğu ne yaptıklarının ya da nasıl yaptıklarının hiç farkında olmadan yaparlar bunu.

Cinsel enerjinin dönüştürülmesi, ortalama bir insanın bu amaçla kullanmak istemeyeceği kadar fazla irade gücü gerektirir. Dönüşüm için gerekli irade gücünü toplamayı zor bulanlar bu yeteneği yavaş yavaş kazanabilirler. Zorlu irade gücü gerektirse de bu uygulamanın ödülü gösterilen çabanın değerinden çok daha büyüktür.

Cinsellik konusu insanların büyük çoğunluğunun bağışlanmaz bir biçimde cahil göründüğü bir konudur. Cinsel dürtü, cahil ve kötü fikirli insanlar tarafından büyük ölçüde yanlış anlaşılmış, iftiraya uğramış ve alaya alınmıştır.

Milyonlarca insan, bu aydınlanma çağında bile, yüksek düzeyde cinsel dürtüye sahip olmanın bir lanet olduğu yanlış inancıyla aşağılık kompleksi geliştirmektedir. Cinsel enerjinin erdemiyle ilgili bu ifadeler ahlaksızlığın mazur gösterilmesi şeklinde yorumlanmamalıdır. Cinsel heyecan zekice ve dikkatle kullanıldığı takdirde bir erdemdir. Bedeni ve zihni zenginleştirmek yerine bozacak ölçüde yanlış kullanılabilir ve kullanılmaktadır da.

İnceleme ayrıcalığına sahip olduğum bütün büyük liderlerin başarılarının geniş ölçüde bir kadından aldıkları ilhama dayandığını keşfetmem benim için çok büyük önem taşıyordu. Birçok örnekte, “söz konusu kadın , halkın kendisi hakkında çok az şey duyduğu ya da hiçbir şey duymadığı, alçakgönüllü ve özverili bir eştir. Birkaç olayda, alınan ilham “öteki kadına” doğru uzanmaktadır.

Her zeki insan alkollü içkiler ve uyuşturucu yoluyla aşırı uyarılmanın yıkıcı olduğunu bilir. Ancak seksin aşırı kullanımının, uyuşturucu ya da alkol gibi yaratıcı çabayı, yıkıcı ve zararlı bir alışkanlık haline getirebileceğini çok az insan bilir.

Seks düşkünü bir erkek uyuşturucu düşkünü bir erkekten çok farklı değildir!

Her ikisi de mantık ve irade gücü becerileri üzerinde kontrolü kaybetmişlerdir.

Birçok hastalık hastası vakası, seksin gerçek işlevi hakkındaki cehaletle gelişen alışkanlıklardan doğmaktadır.

Cinsel enerjinin dönüştürülmesi konusundaki bilgisizliğin bir yandan cahil kişiye büyük cezalar yüklerken, öte yandan aynı derecede büyük faydalara engel olduğu kolayca görülebilir.

Cinsellik konusundaki geniş kapsamlı cehalet, seks konusunun etrafının esrar ve karanlık sessizlikle kuşatılmış olması gerçeğine dayanır. Esrar ve sessizliğin komplosu, genç insanların zihninde yasak psikolojisiyle aynı etkiyi yapmaktadır.
Sonuç, merakı ve bu yasak konu üzerinde daha fazla bilgi elde etme arzusunu arttırmıştır; bilginin kolayca elde edilebilir olmaması tüm kanun yapıcılarının ve gençleri bu konuda en iyi eğitebilecek şekilde öğrenim görmüş çoğu doktorun ayıbıdır.

Çok az insan kırk yaşından önce herhangi bir alanda hayli yaratıcı çaba içine girer. Ortalama bir insan bu büyük yaratma kapasitesine kırkla altmış yaşları arasında ulaşır. Bu ifadeler, dikkatle gözlenmiş olan binlerce kadın ve erkeğin incelenmesine dayanmaktadır. Kırk yaşından önce bir yere varamamış ve kırk yaşla “yaşlılığa” yaklaştığından korkan insanlar için cesaret verici olmalıdır bu bulgular. Kırkla elli yaşları arasındaki yıllar en verimli dönemdir. Erkekler bu yaşlara korkuyla ve titreyerek değil, ümit ve beklentiyle girmelidir.

Eğer çoğu erkeğin kırk yaşından önce en iyi işlerini gerçekleştirmedikleri şeklindeki ifade için kanıt isterseniz, dünyanın tanıdığı en başarılı insanların kayıtlarını inceleyin. Henry Ford kırk yaşını geçene dek başarıyı yakalayamadı. Andrew Carnegie çabalarının sonucunu aldığında kırk yaşını çoktan geçmişti. James J. Hill kırk yaşında hâlâ telgraf memuru olarak çalışıyordu. Muhteşem başarıları bu yaştan sonra geldi. Amerikan sanayicileri ve yatırımcılarının hayat hikâyeleri kırkla altmış yaş arasındaki dönemin bir erkeğin en üretken çağı olduğuna dair kanıtlarla doludur.

Otuzla kırk yaş arasında erkekler cinsel enerjiyi dönüştürme sanatını öğrenirler (hepsi değil). Bu keşif genelde rastlantı sonucu olur ya da bunun bilincine varmadan yaparlar. Başarı gücünün otuz beşle kırk yaşı arasında arttığını gözleyebilir, ama çoğu örnekte, bu değişikliğin nedeninden habersizdir. Doğa otuzla kırk yaş arasındaki bireylerde aşk ve seks heyecanlarını uyumlu hale getirmeye başlar, böylece kişi bu büyük güçleri harekete geçirici bir uyaran olarak birlikte kullanır.

Kendinizi Yalnızca Siz Dâhiliğe Ulaştırabilirsiniz




Seks tek başına harekete geçiren kuvvetli bir dürtüdür, ancak gücü kasırgaya benzer, sıklıkla kontrol edilemez olur. Ama cinsel heyecana aşk duygusu karışmaya başladığında amaca yönelik davranışların sakinleşmesi, dengenin sağlanması ve yargıların yerinde olması sonucunu verir. Kırk yaşına ulaşan hangi insan bu ifadeleri analiz edemeyecek ve kendi deneyimleriyle doğrulamayacak kadar talihsizdir?

Bir kadını memnun etme arzusuyla harekete geçip yalnızca cinsel heyecana dayanan bir erkek büyük bir başarı elde etme kapasitesine sahip olabilir ki, genellikle öyledir, ama hareketleri altüst olmuş, bozulmuş ve tamamen yıkıcı hal almıştır. Sadece cinsel güdüye dayanarak bir kadını memnun etme arzusuyla harekete geçen bir erkek hırsızlık yapabilir, aldatabilir, hatta cinayet işleyebilir. Ne var ki, aşk duygusu cinsel heyecanla birleştiğinde aynı erkek hareketlerini daha fazla mantık, denge ve makul düşünceyle yönlendirecektir.

Aşk, romantizm ve seks insanı büyük başarılara götürebilecek heyecanlardır. Aşk emniyet subayı görevi yapan bir heyecandır, dengeyi ve yapıcı çabayı garanti eder. Bu üç heyecan bir araya geldiğinde insanı dâhi düzeyine çıkarabilir.

Heyecanlar zihinsel durumlardır. Doğa insanı, maddenin kimyası prensibine benzer şekilde işleyen “zihin kimyasıyla” donatmıştır. Maddenin kimyası yardımıyla bir kimyagerin, tek başına hiçbirinin zararlı olmayan belirli elementleri birbirine karıştırarak ölümcül bir zehir yaratabileceği bilinen bir gerçektir. Heyecanlar da aynı şekilde ölümcül bir zehir hazırlamak üzere birleşebilir. Seks ve kıskançlık heyecanı birbirine karıştığında kişiyi çılgın bir canavara çevirebilir.

İnsan zihnindeki bu yıkıcı duygulardan birinin ya da daha fazlasının varlığı, zihindeki kimya yoluyla kişinin adalet duygusunu yok eden bir zehir oluşturabilir.

Dâhiliğe giden yol, seks, aşk ve romantizmin gelişimi, kontrolü ve kullanımından ibarettir. Bu süreç kısaca aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:

Bu duyguların varlığını zihinde egemen düşünceler şeklinde teşvik edin ve bütün yıkıcı duyguları yok etmeye çalışın. Zihin bir alışkanlık varlığıdır. Kendisini besleyen egemen düşüncelerle gelişir. İrade gücüyle kişi herhangi bir duyguyu yok edip yerine istediği bir duyguyu koyabilir. Zihni irade gücüyle kontrol etmek zor değildir. Kontrol kararlılık ve alışkanlıkla gelir. Kontrol sırrı, dönüştürme işleminin altında yatan etkendir. İnsanın zihninde herhangi bir olumsuz duygu belirdiğinde düşünceleri değiştirmek gibi basit bir işlemle olumlu ve yapıcı duyguya dönüştürülebilir.

“Dâhiliğe giden gönüllü kişisel çabadan başka hiçbir yol yoktur!”

İnsan yalnızca cinsel enerjinin itici gücü yardımıyla büyük parasal ya da iş başarıları elde edebilir, ancak tarih insanın bu serveti elde etme ve bunun tadını çıkarma zevkinden yoksun bırakan karakter özelliklerine sahip olduğuna dair kanıtlarla doludur. Bu değerli bir analiz ve düşüncedir, çünkü erkekler kadar kadınlara da yardımcı olan bir gerçeği ifade etmektedir. Bu konudaki bilgisizlik, zenginliğe ulaşmış bile olsalar binlerce insanın mutsuzluğuna neden olmaktadır.

Aşk anıları hiçbir zaman silinmez. Uyaran kaynağı yok olduktan uzun bir süre sonra bile oldukları yerde bekler, rehberlik eder ve kişiyi etkilerler. Bu yeni bir bilgi değildir. Gerçek aşkı tadan herkes insanın kalbinde kalıcı izler bıraktığını bilir. Aşkın etkisi uzun sürelidir, çünkü aşk yapı olarak manevi bir olgudur. Aşk yoluyla büyük başarılara ulaşmak için uyarılamayan kişi için umut yoktur, hayadaymış gibi görünse de aslında ölüdür.

Geçen yıllarınıza geri dönün ve zihninizi aşkın güzel anılarıyla yıkayın. Geçmişin endişe ve kızgınlıklarının etkisini yumuşatacaktır. Sizin hayatın nahoş gerçeklerinden kaçmanız için bir fırsat olacaktır ve belki de kim bilir hayatınızın bütün maddi ya da manevi durumunu değiştirecek olan bu fantezi, fikirler veya planlar dünyasına geçici olarak geri dönüşünüz sırasında zihniniz size teslim olacaktır.

Âşık olduğunuz ve onu kaybettiğiniz için talihsiz olduğunuza inanıyorsanız bu düşünceyi yok edin. Gerçekten seven biri asla tamamen kaybedemez. Aşk garip ve huysuz bir şeydir. İstediği zaman gelir ve hiç uyarmadan çeker gider. Orada kaldığı sürece onu kabul edip tadını çıkarın, ama gittiği zaman da ardından endişelenerek zaman kaybetmeyin. Endişe onu asla geri getirmeyecektir.

Aşkın yalnızca bir kez gelebileceği düşüncesini de silin kafanızdan. Aşk çok kez gelip gidebilir, ama insanı aynı şekilde etkileyen iki aşk yaşantısı yoktur. Kalpte diğerlerinden daha derin bir iz bırakabilen bir aşk yaşantısı olabilir, ancak bütün aşk yaşantıları faydalıdır, yalnızca aşk gittiğinde öfkeli ve alaycı olan kişilere bir faydası olmaz.

Aşkla ilgili hiçbir düş kırıklığı olmamalıdır ve eğer insan aşkla cinsel heyecan arasındaki farkı anlarsa böyle bir düş kırıklığı olmayacaktır. En büyük fark aşkın manevi, cinselliğinse biyolojik bir olay olmasıdır. İnsan kalbine manevi bir güçle dokunan bir yaşantının zararlı olması mümkün değildir, oysa kıskançlık veya cehalet söz konusu olduğunda durum farklıdır.

Aşk hiç kuşkusuz hayatın en büyük deneyimidir. Kişiyi Sonsuz Akıl’la birleşmeye götürür. Romantizm ve cinsel heyecan birleştiğinde insanı yaratıcı çabanın merdiveninde en üst basamaklara çıkarabilir. Aşk, seks ve romantizm heyecanı dehanın oluşumunda başarının sonsuz üçgeninin kenarlarını oluşturur.

Aşk birçok açısı, gölgesi ve rengi olan bir duygudur. Ama aşkın türleri içinde en yoğun ve ateşleyici olanı, aşk ve cinsel heyecan karıştığında yaşanan deneyimdir. Cinsellikle uygun bir şekilde dengelenip oranlanan aşkın sonsuz çekimiyle kutsanmayan evlilikler mutlu evlilikler olamaz ve nadiren dayanıklı olurlar. Aşk tek başına evliliğe mutluluk getirmez, seks de öyle. Bu iki güzel heyecan karıştığında evlilik yeryüzünde şimdiye kadar hiç bilinmeyen türde bir zihin yapısı meydana getirebilir.

Romantizm heyecanı aşk ve seks heyecanlarına karıştığında insanın sınırlı zekâsıyla Sonsuz Akıl’ın sınırsız zekâsı arasındaki engeller ortadan kalkar. İşte o zaman bir dâhi doğmuş demektir!

Burada, gerekli şekilde anlaşıldığında, pek çok evlilikte bulunan kargaşaya uyum getiren bir yorum sunulmaktadır. Sıklıkla dırdır etme şeklinde ifade edilen uyumsuzluklar bizi genellikle cinsellik konusundaki bilgi eksikliğine götürür.

Aşk, romantizm ve cinsellik duygusuyla işlevinin gerektiği gibi anlaşılmasının mümkün olduğu yerde evli insanlar arasında uyumsuzluk yoktur. Eşleri aşk, seks ve romantizm duyguları arasındaki ilişkiyi anlayan eşler çok şanslıdır. Bu kutsal üçlüyle hareket edildiğinde hiçbir iş zor değildir.

Eğer bir kadın, kocasının ona ilgisini yitirmesine ve başka kadınlarla ilgilenmesine izin verirse, bu genellikle seks, aşk ve romantizm konularına yönelik cehaleti veya kayıtsızlığından kaynaklanmaktadır. Bu ifade, şüphesiz erkek ve karısı arasında bir zamanlar gerçek sevginin bulunduğunu varsaymaktadır. Aynı şey, karısının ona ilgisinin ölmesine izin veren bir erkek için de geçerlidir.

Evli insanlar genellikle bir yığın önemsiz konu üzerinde tartışırlar. Eğer bunlar doğru bir şekilde çözümlenirse, gerçek sıkıntı nedeninin bu konular üzerindeki kayıtsızlık ya da bilgisizlik olduğu görülür.

Erkeklerin en büyük ateşleyici gücü bir kadını memnun etme arzusudur! Tarih öncesi çağlarda başarılı olan avcı bunu bir kadının gözünde büyük görünme arzusuyla başarmıştır. Bu açıdan erkeğin yapısı değişmemiştir. Bugünün “avcısı” eve hayvan derisi getirmez, ama iyi elbiseler, arabalar ve zenginlik temin ederek karısı için duyduğu arzuyu gösterir. Erkek kadını memnun etmek için uygarlıktan önce duyduğu aynı arzuya sahiptir hâlâ. Değişen tek şey memnun etme yollarıdır. Büyük servetler elde eden, güç ve şöhret kazanan erkekler bunu büyük ölçüde kadınları memnun etme arzularını tatmin etmek için yaparlar.

Kadınları hayatlarından çıkarırsanız çoğu erkeğin hayatındaki büyük zenginliğin bir anlamı kalmaz.

Erkeğin yapısını anlayan ve bunu dikkatle besleyen bir kadının diğer kadınların rekabetinden korkmasına gerek yoktur. Erkekler başka erkeklerle mücadele ederken yıkılmaz irade güçleriyle birer dev olabilirler, ama seçtikleri kadın tarafından kolayca idare edilebilirler.

Çoğu erkek tercih ettikleri kadın tarafından kolayca idare edildiklerini kabul etmeyecektir, çünkü türlerin en güçlüsü olarak tanınmak erkeğin yapısında vardır. Zeki bir kadın bu erkeksi özelliği tanır ve akıllı bir şekilde bundan her iki tarafta faydalanır.

Çoğu erkek seçtikleri kadınları, sevgilileri, anneleri ya da kız kardeşleri tarafından idare edildiklerini bilirler, ama bu etkiye karşı çıkmaktan sakınırlar, çünkü doğru kadının değiştirici etkisi olmaksızın hiçbir erkeğin mutlu ya da tam olmayacağını bilecek kadar zekidirler. Bu önemli gerçeği bilmeyen bir erkek, erkeklerin başarıya ulaşması için bir araya gelmiş diğer pek çok etkenden daha fazla işe yarayan bir güçten kendini yoksun bırakmış olur.


🧠11.BİLİNÇALTI: Sonsuz Akılla Bağlantı Noktası


Bilinçaltı, beş duyu yoluyla bilince ulaşan her türlü düşünce dalgasının sınıflanıp kaydedildiği ve düşüncelerin bir dosya dolabında depolanan bilgiler gibi geri çağrılabildiği bir alandır.

Bilinçaltı duyguları ve düşünceleri yapılarına bakmaksızın alıp dosyalar. Fiziksel eşdeğerine dönüştürmeyi arzu ettiğiniz her türlü plan, düşünce ya da amacı bilinçaltınıza yerleştirebilirsiniz. Bilinçaltı inanç gibi heyecansal duygularla birleşen egemen arzular üzerinde çalışmaya öncelik tanır.

Bunu Arzu’yla ilgili bölümde verilen talimatlarla bağlantılı olarak düşünün, o zaman ifade edilen düşüncenin önemini anlayacaksınız.

BİLİNÇALTI GECE GÜNDÜZ DURMAKSIZIN ÇALIŞIR.

Bilinçaltı kişinin arzusunu fiziksel eşdeğerine çevirecek gücü insan tarafından bilinmeyen bir yöntemle Sonsuz Akıl’dan alır. Bu sonuca ulaşmak için de her zaman en pratik aracıyı kullanır.

Bilinçaltınızı tamamen kontrol edemezsiniz, ama somut şekle dönüştürmek istediğiniz her türlü planıarzuyu veya amacı ona gönderebilirsiniz.

Kendi Kendine Telkin bölümünde bilinçaltının kullanılmasıyla ilgili talimatları tekrar okuyun.

Bilinçaltı insanın sınırlı zekâsıyla Sonsuz Akıl arasındaki bağ olduğuna dair inancı destekleyecek pek çok kanıt bulunmaktadır. Bilinçaltı, Sonsuz Akıl’ın gücünü kullanan bir aracıdır. Tek başına zihinsel dürtülerin ruhsal eşdeğerlerine dönüştürüldükleri gizli süreci de içerir. Duayı, duaya cevap verebilen kaynağa ileten bir aracıdır.

Bilinçaltıyla bağlantılı yaratıcı gücün imkânları çok etkileyicidir ve ölçülmeleri mümkün değildir. Bu hayranlık uyandıran güç insana ilham verir.

Bilinçaltının varlığının ve gücünün bu kadar az insanın tarafından bilinmesi gerçekten üzücüdür.

Bilinçaltının varlığını bir gerçek olarak kabul ettikten ve arzularınızı fiziksel ya da parasal eşdeğerlerine dönüştürmede bir aracı olarak imkânlarını anladıktan sonra Arzu bölümünde verilen talimatları tamamen anlayacaksınız. Ayrıca neden size durmadan arzunuzu açık hale getirmeniz ve yazmanız tavsiyesinde bulunulduğunu da anlayacaksınız. Talimatları yerine getirmedeki kararlılığın gerekliliği de daha açık hale gelecek.

On üç prensip, Bilinçaltına ulaşıp onu etkileme yeteneğini kazandığınız uyaranlardır. Bunu ilk denemede başaramazsanız cesaretiniz kırılmasın. Bilinçaltının yalnızca İnanç bölümünde verilen talimatlar doğrultusunda, alışkanlık yoluyla yönlendirilebileceğini unutmayın. İnanç konusunda ustalaşacak zamanınız olmadı henüz. Sabırlı olun. Kararlı olun.

İnanç ve Kendi Kendine Telkin bölümlerinde birçok ifade bilinçaltınızın yararına tekrar edilecektir. Siz onu etkileseniz de etkilemeseniz de bilinçaltınızın kendi iradesiyle çalıştığını unutmayın. Bu ifade doğal olarak, siz bu dürtüler üzerinde kontrol sahibi olup bilinçaltına daha arzu edilir besinler vermezseniz, korku ve yoksulluk gibi bütün olumsuz düşüncelerinizin bilinçaltınız için birer uyaran olacağı anlamına gelmektedir.

Bilinçaltı boş kalmayacaktır! Eğer ona planlar göndermezseniz, ihmalinizin sonucu olarak bilinçaltına ulaşan düşüncelerle beslenecektir. Olumlu ve olumsuz düşünce dalgalarının Cinselliğin Gizemli Dönüşümü bölümünde sözünü ettiğimiz dört kaynaktan sürekli olarak bilinçaltına ulaştığını zaten açıklamıştık.

Şu an için, bilinçaltınıza sizin haberiniz olmadan ulaşan her türde düşünce dalgaları ortasında günlük olarak yaşadığınızı hatırlamanız yeterlidir. Bu dürtülerin bazıları olumsuz, bazıları olumludur. Şimdi olumsuz dürtüleri dışarıda bırakıp bilinçaltınızı olumlu dürtülerle etkilemeniz gerekiyor.

Bunu başardığınızda bilinçaltınıza ulaşan kapının kilidini açan anahtara sahip olacaksınız. Üstelik bu kapıyı öylesine kontrol edebileceksiniz ki, arzu edilmeyen hiçbir düşünce bilinçaltınızı etkileyemeyecek.

İnsanın yarattığı her şey düşünce dalgası şeklinde başlar. İnsan önce düşüncesinde meydana getirmediği hiçbir şeyi yaratamaz. Hayal gücünün yardımıyla düşünce dalgaları planlara dökülebilir. Hayal gücü kontrol altındayken kişiyi seçtiği işte başarıya götüren plan ya da amaçların yaratılmasında kullanılabilir.

Fiziksel eşdeğerine dönüşmesi istenen ve bilinçli olarak bilinçaltına gönderilen bütün düşüncelerin hayal edilmesi ve inançla karışması gerekmektedir. İnancın bilinçaltına sunulan amaç ya da planla “karışması” belki yalnızca hayal gücüyle yapılabilir.

Bu ifadelerden kolayca anlayabilirsiniz ki, bilinçaltının bilinçli kullanımı bütün prensiplerin aynı anda uygulanmasını gerektirir.

Bilinçaltı duygu ya da heyecanla karışan düşünce dalgalarının etkilerine, zihnin yalnızca mantık bölümünden kaynaklanan düşüncelere göre olduğundan daha hassastır. Aslında bilinçaltı üzerinde yalnızca duyguşallaştırılmış düşüncelerin harekete geçirici etki yaptığına ilişkin kuramı destekleyecek bir yığın kanıt bulunmaktadır. Heyecan ya da duyguların insanların çoğunu yönettiği iyi bilinen bir gerçektir. Eğer bilinçaltının, duygularla karışmış düşüncelere daha çabuk tepki verdiği ve onlardan kolayca etkilendiği doğruysa, daha önemli heyecanların tanınması gereklidir. Başlıca yedi olumlu ve yedi olumsuz heyecan vardır. Olumsuz olanlar düşünce dürtülerine katılıp bilinçaltına girerler. Olumlu olanlar ise kendi kendine telkin yoluyla kişinin bilinçaltına göndermeyi istediği düşünce dürtülerine katılmaları gerekmektedir.
(Talimatlar Kendi Kendine Telkin bölümünde verilmiştir.)

Parasal eşdeğerine dönüşmesini istediğiniz arzunuzu sunmak için bilinçaltınızın “iç dinleyicisini” etkilemeye ve kontrol etmeye hazırlanıyorsunuz. Bu nedenle bu “iç dinleyiciye” yaklaşım yöntemini anlamak çok önemlidir. Bilinçaltının dilini konuşmalısınız, yoksa çağrınıza önem vermeyecektir. Bilinçaltı en iyi heyecan ya da duygu dilinden anlar. Burada belli başlı yedi olumlu ve olumsuz heyecanı tarif edeceğiz, böylece, bilinçaltınıza talimat verirken olumluları vurgular, olumsuzlardan kaçınırsınız.

👼🏻Yedi Temel Olumlu Duygu

1. Arzu

2. İnanç

3. Aşk

4. Seks

5. Coşku

6. Romantizm

7. Umut

Başka olumlu heyecanlar da vardır, fakat bunlar en güçlüleri ve yaratıcı çabada en fazla kullanılanlardır. Bu yedi heyecana hâkim olun (yalnızca kullanılarak hâkim olunabilirler), o zaman ihtiyaç duyduğunuz diğer olumlu heyecanlar emrinizde olacaklardır. Bu bağlamda, zihninizi olumlu heyecanlarla doldurarak “para bilinci” geliştirmenize yardımcı olmayı hedefleyen bir yazıyı okumakta olduğunuzu unutmayın.

👹Kaçınılması Gereken Yedi Temel Olumsuz Duygu

1. Korku

2. Kıskançlık

3. Nefret

4. İntikam

5. Açgözlülük

6. Batıl İnanç

7. Öfke

Olumlu ve olumsuz heyecanlar zihni aynı anda işgal edemez. Biri ya da diğeri baskın olmalıdır. Olumlu heyecanın zihninize baskın etkiyi yapmasını sağlamak sizin sorumluluğunuzdur. Burada alışkanlık kanunu yardımınıza gelecektir. Olumlu heyecanları kullanıp uygulama alışkanlığını oluşturun! Sonunda zihninize öylesine egemen olacaklar ki, olumsuz düşünceler giremeyecek.

Yalnızca bu talimatları harfiyen ve sürekli olarak uygulayarak bilinçaltınızın kontrolünü kazanabilirsiniz. Zihninizdeki tek bir olumsuz düşüncenin varlığı bilinçaltınızdan gelen bütün yapıcı yardım değişikliklerini yok etmeye yeterlidir.

Eğer gözlemci bir kişiyseniz, çoğu insanın başka her şey başarısız olduktan sonra duaya yöneldiklerini görmüşsünüzdür! Ya da anlamsız dua sözcüklerini tekrarlar dururlar. Ve insanlar duaya başka her şey başarısız olduktan sonra başvurduğu için korku ve şüpheyle dua ederler, ki bunlar da bilinçaltının dikkate alıp Sonsuz Akıl’a gönderdiği olumsuz titreşimlerdir. Aynı şekilde, Sonsuz Akıl’ın alıp üzerinde harekete geçtiği düşüncede bu olacaktır.

Eğer bir şey için dua ederken korku duyarsanız istediğiniz şey gerçekleşmeyebilir ya da Sonsuz Akıl duanıza göre harekete geçmez. Eğer dua ettiğiniz şeyi elde etme deneyimini yaşadıysanız, hafızanızı yoklayıp dua ettiğiniz sıradaki zihinsel durumunuzu hatırlamaya çalışın. O zaman burada ifade edilen teorinin sadece bir teori olmadığını anlayacaksınız.

Sonsuz Akıl’la kurduğunuz iletişim yöntemi, radyonun ses titreşimleriyle yayın yapmasına çok benzer. Eğer radyonun çalışma prensibini biliyorsanız, şüphesiz sesin insan kulağının algılayamayacağı titreşim türüne dönüştürülmeden iletilemeyeceğini de biliyorsunuzdur. Radyo gönderme istasyonları insan seslerini toplar ve titreşimi milyonlarca kez güçlendirerek değiştirir. Ancak bu şekilde ses enerjisi boşluk yoluyla iletilebilir. Bu dönüşüm gerçekleştikten sonra, başlangıçta ses titreşimi şeklinde olan enerji radyo alıcılarıyla taşınır ve bu alıcılar seslerin tanınabilmesi için enerjiyi başlangıçtaki titreşim türüne geri çevirir.

Bilinçaltı kişinin dualarını Sonsuz Akıl’ın tanıyacağı şekilde çeviren bir aracıdır. Mesajı sunar ve duanın hedefini elde etmek için belirli bir plan ya da fikir şeklinde cevabı getirir. Bu prensibi anladığınızda dua kitabından okunan sözcüklerin insanla Sonsuz Akıl arasındaki iletişim aracı olarak hizmet edemediğini ve etmeyeceğini de kavrayacaksınız.


🧠12.BEYİN: Düşünce Yayını Yapan ve Alan Bir İstasyon


Kırk yıldan uzun bir süre önce Dr. Alexander Graham Bell ve Dr. Elmer R. Gates’le birlikte çalışırken insan beyninin düşünce titreşimi için hem yayıncı hem de alıcı istasyon olduğunu gözlemledim.

Radyo yayını prensibiyle aynı şekilde, insan beyni diğer insanların beyinleri tarafından gönderilen düşünce titreşimlerini alma yeteneğine sahiptir.

Bir önceki paragraftaki ifadeyle bağlantılı olarak, yaratıcı hayal gücünün tanımını Hayal Gücü bölümünde anlatıldığı şekliyle karşılaştırın ve düşünün. Yaratıcı hayal gücü beynin, diğer beyinler tarafından gönderilen düşünceleri alan “alıcısıdır”. Kişinin bilinci ya da mantığıyla düşünce uyaranı aldığı dört kaynak arasındaki iletişim aracıdır.

Uyarıldığında ya da yüksek titreşim düzeyine çıkarıldığında zihin, dış kaynaklardan kendisine ulaşan düşüncelere karşı daha alıcı hale gelir. Bu güçlendirme süreci olumlu ya da olumsuz heyecanlar sayesinde gerçekleşir. Duygular yoluyla düşünce titreşimleri güçlendirilir.

Cinsel heyecan yoğunluk ve itici güç bakımından insan heyecanları listesinin başında gelir. Cinsel heyecanla uyarılan beyin bu heyecanın olmadığı zamanlara göre çok daha hızlı çalışır. Cinsel enerjinin dönüştürülmesi, düşüncelerin yaratıcı hayal gücünün fikirlere karşı son derece alıcı hale geldiği bir noktaya çıkarılmasıdır. Öte yandan beyin hızlı çalışırken sadece diğer beyinlerden çıkan düşünce ve fikirleri çekmekle kalmaz, kişinin kendi düşüncelerine, bu düşünceler alınıp kişinin bilinçaltı tarafından harekete geçilmeden önce önemli olan, duyguyu da verir.

Bilinçaltı, beynin düşünce titreşimlerinin yayınlandığı “gönderme istasyonudur”.

Yaratıcı hayal gücü ise düşünce enerjilerini alan “alıcı aygıttır”.

Bilinçaltının önemli etkenlerini ve zihinsel yayın makinenizin gönderici ve alıcı aygıtlarını oluşturan yaratıcı hayal gücü becerisiyle birlikte, yayın istasyonunuzu çalıştıracak aracı olan kendi kendine telkin prensibini de düşünün.

Kendi Kendine Telkin bölümünde verilen talimatlar aracılığıyla arzunuzu parasal eşdeğerine dönüştürme yöntemi konusunda bilgilendirilmiştiniz.

Zihinsel “yayın” istasyonunun çalışması nispeten basit bir işlemdir. Aklınızda tutmanız ve yayın istasyonunuzu kullanmak istediğinizde uygulamanız gereken üç prensip vardır:

BİLİNÇALTI, YARATICI HAYAL GÜCÜ ve KENDİ KENDİNE TELKİN

Bu üç prensibi harekete geçirdiğiniz uyaran tanımlanmıştır ve bu işlem arzuyla başlamaktadır.





Göremediğimiz Büyük Güçler

Geçen çağlar boyunca, insan fiziksel duyularına çok fazla dayanmış ve bilgisini, görebildiği, dokunabildiği ve ölçebildiği fiziksel şeylerle sınırlamıştır.

Artık bütün çağlar içinde en muhteşem olanına giriyoruz, bize dünyanın elle tutulamayan güçleri hakkında bir şeyler öğretecek bir çağ. Belki bu çağı yaşarken “diğer benliğin”, aynaya baktığımızda gördüğümüz fiziksel benlikten daha güçlü olduğunu öğreneceğiz.

İnsan bazen görünmeyen şeyleri -beş duyu yoluyla algılanamayan şeyler-ciddiye almadan konuşur. Bu konuları duyduğumuzda her birimizin elle tutulamayan güçler tarafından yönetildiğimizi unutmamalıyız.

Bütün insanlık gözle görülmeyen, elle tutulmayan güçleri ilk bakışta anlayamaz ve kabul edemez. İnsan bu küçük dünyanın uzayda asılı kalmasını sağlayan ve insanların üzerinden düşmesini önleyen yerçekiminin gözle görünmeyen gücünü kontrol etmek bir yana, onu anlamakta bile zorluk çeker. İnsanoğlu şimşek çakmasıyla gelen gözle görünmeyen gücün hizmetindedir ve elektriğin gözle görünmeyen varlığı karşısında da aynı şekilde çaresizdir. Birçoğumuz elektriğin ne olduğu ve nereden geldiği konusunda bilgisiziz.

İnsanoğlunun gözle görünmeyen şeyler konusundaki cehaleti bunlarla sınırlı değildir. Yeryüzünün toprakları arasına bürünmüş olan gözle görünmeyen gücü (ve zekâyı), ona verdiği her lokmayı, giydiği her kıyafeti, cebinde taşıdığı her kuruşu veren gücü anlayamaz.

Beynin Dramatik Hikâyesi

Son olarak, ama aynı derecede önem taşıyan bir konudan söz edeceğiz. Bütün kültür ve eğitimine rağmen insan gözle görünmeyenlerin en büyüğü olan düşüncenin gözle görünmeyen gücünü çok az anlamakta, hatta bazen hiç anlamamaktadır. Fiziksel beyin ve düşünce gücünün maddi eşdeğerine dönüştüğü karmaşık mekanizmayla ilgili çok az şey bilir, ama artık bu konuda aydınlanma sağlayacak olan bir çağa girmektedir. Bilim adamları dikkatlerini beyin adı verilen bu muhteşem varlığın incelenmesine çevirmeye başlamışlardır ve onlar henüz çalışmalarının anaokulu evre- sindeyken, insan beyninin merkez santralinin, beyin hücrelerini birbirine bağlayan hat sayısının on beş milyon sıfırın takip ettiği bir rakamına eşit olduğunu anlayacak kadar çok şeyi açığa çıkarmışlardır.

“Rakam o kadar büyüktür ki,” diyor Chicago Üniversitesi’nden Dr. C. Judson Herrick. “Yüz milyonlarca ışık yılıyla uğraşan astronomik rakamlar buna kıyasla önemsiz hale gelmektedir… İnsanın beyin kabuğunda on milyarla on dört milyar arasında sinir hücresinin bulunduğu saptanmıştır ve biz bunların belirli kalıplar halinde düzenlendiğini biliyoruz. Bu düzenlemeler gelişigüzel değildir. Belli bir düzen içindedir. Yakın dönemde geliştirilen elektro fizyoloji yöntemleri mikroelektrotlarla çok kesin bir şekilde yerleştirilmiş hücreler ya da liflerden hareket akımı çeker ve bunları radyo tüpleriyle yükseltir ve bir voltun milyonda birine kadar olan potansiyel farkları kaydeder.”

Böylesi karmaşık bir ağın yalnızca bedenin gelişimi ve bakımına yönelik fiziksel işlevleri sürdürme amacıyla var olduğunu düşünmek mümkün değildir. Bir kişinin diğeriyle iletişim kurmasını mümkün kılan milyarlarca beyin hücresini veren sistemin diğer gözle görünmeyen güçlerle iletişim kurma araçlarını da vermiş olması düşünülemez mi?


🧠13.ALTINCI HİS: Bilgeliğin Tapınağına Açılan Kapı



On üçüncü prensip altıncı his olarak bilinmektedir. Burada Sonsuz Akıl kişinin çabası ya da talebi olmaksızın kendi isteğiyle iletişime girmektedir.

Bu prensip söz konusu felsefenin doruk noktasıdır. Önce diğer on iki prensibin iyice öğrenilmesinden sonra anlaşılır, özümlenir ve uygulanır.

Altıncı his, bilinçaltının yaratıcı hayal gücü olarak bilinen kısmıdır. Ayrıca fikirlerin, planların ve düşüncelerin zihne ulaştığı “alıcı” olarak da bilinir.

Altıncı his tanımlamalara meydan okumaktadır! Bu felsefenin diğer prensiplerine hâkim olmayan bir kişiye anlatılamaz, çünkü böyle bir kişinin altıncı hissi karşılaştırabileceği bir bilgisi ya da deneyimi yoktur. Altıncı hissin anlaşılması yalnızca zihin gelişimi yoluyla meditasyon yaparak sağlanabilir. Burada anlatılan prensipleri iyice öğrendikten sonra başka bir zamanda size inanılmaz gelebilecek olan bir ifadenin gerçekliğini kabul etmeye hazır hale gelirsiniz; bu gerçek şudur:

Altıncı hissin yardımıyla, gelmekte olan tehlikeler konusunda onlardan kaçınabilmek için tam zamanında uyarılacaksınız ve fırsatları yakalayabilmenin tam zamanını bileceksiniz.

Altıncı hissin yardımıyla, size bilgelik tapınağının kapılarını her an açık tutacak olan “koruyucu bir melek” yardımınıza koşar.

Yazar ne mucizelere inanır ne de onların savunucusudur, çünkü doğanın yerleşmiş kanunlarından asla sapmayacağını anlayacak kadar çok şey bilir doğa hakkında. Doğa kanunlarından bazıları o kadar akıl almazdır ki, “mucize” gibi görünürler. Altıncı his bana göre mucizeye çok yakındır.

Yazar, maddenin her bir atomunun ve algılanabilen ve algılanamayan tüm enerjileri saran Sonsuz Akıl’ın meşe palamudunu meşe ağacına dönüştürdüğünü, yerçekimi kanununa uygun olarak suyun tepeden aşağıya doğru akmasının ve gecenin gündüzü, kışın yazı izlemesinin sağlandığını, her birinin uygun yerini ve diğerleriyle ilişkisini koruduğunu bilmektedir. Bu Akıl söz konusu felsefe prensipleri sayesinde arzuların somut ya da maddi şekillere dönüştürülmesine yardım etmeye ikna edilebilir. Yazar bu bilgiye sahiptir, çünkü bununla deneyler yapmış ve bunu yaşamıştır.

Önceki bölümlerde adım adım ilerleyerek son prensibe kadar geldiniz. Diğer prensiplerin her birine hâkimseniz artık buradaki muhteşem iddiaları herhangi bir kuşku duymaksızın kabule hazırsınız demektir. Eğer diğer prensiplere hâkim değilseniz, bu bölümdeki iddiaların hayal mi, gerçek mi olduğuna karar vermeden önce diğer prensiplere hâkim olmalısınız.

“Bir kahramana ilah gibi tapınma” döneminden geçerken en çok hayranlık duyduğum kişileri taklit ettiğimi fark ettim. Üstelik idollerimi taklit etmeye çalışırken duyduğum inanç, bunu çok başarılı bir şekilde yapmam için bana büyük bir güç veriyordu.

Kendimi asla bu kahramanlara tapınma alışkanlığından tamamen yoksun bırakmadım. Deneyimlerim, gerçekten büyük olmaya en yakın şeyin, hem duygu hem de eylem açısından büyüklüğü olabildiğince iyi taklit etmek olduğunu öğretti bana.

Yayınlamak üzere tek bir satır yazmadan ve halka açık konuşmalar yapmaya çabalamadan çok önce, hayatları ve işleri beni çok etkileyen dokuz adamı taklit etmeye çalışarak kendi karakterimi yeniden biçimlendirme alışkanlığını edinmiştim. Bu dokuz adam Emerson, Paine, Edison, Danvin, Lincoln, Burbank, Napoleon, Ford ve Carnegie’ydi. Uzun yıllar boyunca her gece “görünmeyen danışmanlarım” adını verdiğim bu grupla hayali bir toplantı yaptım.

Gece uykuya dalmadan hemen önce gözlerimi kapatıp hayalimdeki kurul masamın etrafında bu adamlarla birlikte oturduğumu görürdüm. Burada sadece büyük olarak gördüğüm bu insanların arasına karışma fırsatı bulmakla kalmıyor, başkanlık görevini alarak bu insanları yönetiyordum.

Bu, gecelik toplantılarla hayal gücümü şımartırken çok kesin bir amacım vardı. Amacım kendi karakterimi, hayali danışmanlarımın karakterlerinin bir karışımı olacak şekilde yeniden yapılandırmaktı. Hayatımın erken bir döneminde, cehalet ve hurafelerin bulunduğu bir çevrede doğmuş olmanın yol açtığı engellerden kurtulmam gerektiğini fark ederek yukarıda açıkladığım yöntemle yeniden doğma görevini verdim kendi kendime.

Telkin ile Karakterini Oluşturmak

Psikolojinin azimli bir öğrencisi olarak insanlar, baskın düşünceleri ve arzularının sonuçlarıdır. Kuşkusuz, bütün insanlar kafalarındaki egemen düşünce ve arzulara bağlı olarak şu anda içinde bulundukları duruma gelirler. İnsanların derinlere yerleşmiş arzularını bir şekilde ifade etmenin yolunu aradıklarını da biliyorum. Kendi kendine telkinin karakteri oluşturmada güçlü bir etken, aslında karakterin oluşturulduğu tek prensip olduğunun farkındaydım. Bu zihin operasyonunun prensiplerini bilerek, karakterimi yeniden inşa ederken ihtiyaç duyacağım malzemeyle iyi bir şekilde donatılmıştım. Bu hayali kurul toplantılarında, istediğim bilgiler için kabine üyelerimi çağırıyor, sesli olarak şunları söylüyordum:

Emerson hayatınızı seçkin kılan muhteşem doğa anlayışınızla ilgili bilgi almak istiyorum sizden. Doğa yasalarını anlayıp kendinizi ona uydurmanızı mümkün kılacak hangi özelliklere sahipseniz, bilinçaltımda bunlarla ilgili bir etki bırakmanızı istiyorum.

Burbank doğa yasalarını kaktüsün dikenlerini döküp yenilebilir bir yiyecek hale gelmesini sağlayacak şekilde nasıl düzenlediğiniz bilgisini bana vermenizi istiyorum. Daha önce yalnızca bir çimenin büyüdüğü yerde iki çimenin büyümesini mümkün kılmanızı sağlayan bilgiyi verin bana.

Napoleon, sizin insanları etkileme ve onları daha kararlı bir ruh haliyle harekete geçirmek gibi muhteşem yeteneğinizi taklit yoluyla kazanmak istiyorum. Ayrıca yenilgiyi zafere çevirmenizi ve engelleri aşmanızı mümkün kılan sürekli inanç ruhunu da kazanmak istiyorum.

Paine sizden düşünce özgürlüğünü ve sizi çok seçkin kılan cesaret ve açıklığı kazanmak istiyorum.

Darvvin doğa bilimleri alanında tarafınızdan örneklendiği şekliyle, önyargısız ya da tarafsız olarak neden-sonuç ilişkisini incelemedeki muhteşem yeteneğinizi ve sabrınızı kazanmak istiyorum.

Lincoln adalet duygusu, yorulmak bilmeyen sabır ruhu, espri yeteneği, insanı anlama ve hoş görme gibi belirgin niteliklerinizi kendi karakterime katmak istiyorum.

Carnegie büyük sanayi kuruluşunu inşa etmek için etkin bir şekilde kullandığınız örgütlü çabayı iyi bir şekilde anlamak istiyorum.

Ford yoksulluğun üstesinden gelmenizi ve insan emeğini organize etmek, birleştirmek ve basitleştirmenizi sağlayan ısrarcılık, kararlılık, denge ve kendine güven ruhunu kazanmak istiyorum, böylece sizin adımlarınızı takip etmeleri için başkalarına yardım edebilirim.

Edison, sizden doğanın sırlarını ortaya çıkardığınız muhteşem inanç ruhunu ve onun yardımıyla yenilgiyi zafere çevirdiğiniz dinmek bilmez çalışma ruhunu kazanmak istiyorum.

Hayali kabine üyelerime hitap şeklim, o anda elde etmeyi en fazla istediğim karakter özelliğine göre değişiyordu. Onların hayatlarını büyük bir özenle inceledim. Aylar süren bu gece toplantılarından sonra bu hayali kişiliklerin gerçek haline geldiği keşfiyle serseme dönmüştüm.

Bu dokuz erkeğin her biri bireysel bir karakteristik geliştirmişti, ki bu beni çok şaşırtıyordu. Örneğin, Lincoln her zaman geç kalma ve etrafta ağırbaşlı bir tavırla dolaşma alışkanlığı geliştirmişti. Yüzünde her zaman ciddi bir ifade oluyordu. Onu ender olarak gülümserken görüyordum.

Bu diğerleri için geçerli değildi. Burbank ve Paine sık sık kabinenin diğer üyelerini şok eden nükteli ifadelerle konuşuyorlardı. Bir keresinde Burbank geç kaldı. Geldiğinde heyecanlı ve coşku doluydu. Geç kaldığını, çünkü bir deney üzerinde çalıştığını söyledi, bu deneyle her türlü ağacın üzerinde elma yetiştirmeyi umuyordu. Paine, kadınla erkeğin arasındaki bütün sıkıntıların elmayla başladığını söyleyerek onu haşladı. Darwin, Panie’e ormana elma aramaya giderken küçük yılanlara dikkat etmesi gerektiğini söylerken gülüyordu. Emerson, “Yılan yoksa elma da yok,” dedi. Napoleon, “Elma yoksa keyif de yok!” dedi.

Bu toplantılar o kadar gerçekçi hale gelmişti ki, sonuçlarından korkmaya başlayıp birkaç ay süreyle bu toplantılara ara verdim. Bu toplantılara devam edersem toplantıların tamamen benim hayal ürünüm olduğu gerçeğini unutmaktan korkuyordum.

Bu olayı anlatma cesaretini ilk kez burada buldum. Bu konuda sessiz kalmıştım, çünkü bu tür konulara olan kendi tutumumdan yola çıkarak bu gerçekdışı yaşantıyı anlatacak olursam yanlış anlaşılacağımdan korkuyordum. Şimdi yaşadığım deneyimi kâğıda dökebiliyorum, çünkü insanların “ne diyecekleri” konusunda o zamanlar olduğum kadar endişeli değilim.

Yanlış anlaşılmamak için burada o toplantıların tamamen hayali olduğunu ifade etmek istiyorum, bütün bunlar yalnızca benim hayalimde gerçekleşmiş olsa da beni olağanüstü bir macera yoluna soktular, gerçek büyüklüğün takdirini canlandırdılar, yaratıcı gücü cesaretlendirdiler ve dürüst düşüncenin ifadesini teşvik ettiler.

Beynin hücre yapısının bir yerlerinde “önsezi” adı verilen düşünce titreşimlerini alan bir organ vardır. Şimdiye kadar, bilim altıncı his organının nerede olduğunu keşfedememiştir, ama bu önemli değildir. İnsanoğlunun fiziksel duyular dışındaki kaynaklardan da doğru bilgi aldığı gerçeği hâlâ geçerlidir. Böyle bir bilgi genellikle, zihin olağanüstü uyarımın etkisi altındayken alınır. Heyecan yaratıp kalbin normalden hızlı çarpmasına neden olan acil bir durum altıncı hissi harekete geçirebilir. Araba kullanırken neredeyse kaza yapmak üzere olan kişiler böyle bir durumda altıncı hissin yardıma geldiğini ve saniyenin yarısı kadar bir süre içinde kazaya engel olduğunu bilirler.

Zihnimin, bana altıncı his yoluyla ulaşan fikirlere, düşüncelere ve bilgiye karşı en fazla bu “görünmeyen danışmanlarımla” yaptığım toplantılar sırasında alıcı olduğunu fark ettim.

Acil durumlarla karşı karşıya kaldığım zamanlarda, ki bunların bazılarında hayatım tehlikedeydi, “görünmeyen danışmanlarımın” rehberliğiyle bu zorluklardan sıyrıldım.

Başlangıçta hayali kişilerle toplantılar düzenlemekteki amacım, kendi kendine telkin prensibiyle, kazanmayı arzu ettiğim çeşitli özellikler konusunda bilinçaltımı etkilemekti. Daha yakın dönemde deneylerim tamamen farklı bir yol izlemeye başladı. Artık benim ve müşterilerimin karşılaştığı bütün zor sorunların çözümü için görünmeyen danışmanlarıma gidiyorum. Tümüyle bu tür danışmanlığa dayanmasam da sonuçlar genellikle şaşırtıcı oluyor.

Altıncı his insanın isteği üzerine gelip gidecek bir şey değildir. Bu büyük gücü kullanma yeteneği, bu yazıda anlatılan prensiplerin kullanımıyla birlikte yavaş yavaş gelir.

Kim olursanız olun ya da bu yazıyı okumadaki amacınız ne olursa olsun, bu bölümde anlatılan prensibi anlamazsanız bu yazıdan yararlanamazsınız. Bu özellikle, bu yazıyı okuma amacınız para ya da diğer maddi şeyleri kazanmaksa doğrudur.

Altıncı hisle ilgili bölüm yazıya dahil edilmiştir, çünkü bu yazı kişilerin hayattan istedikleri şeyi elde etmek için kendilerine yanılmaksızın yol gösterecek tam bir felsefe sunmak amacıyla tasarlanmıştır. Bütün başarıların başlangıç noktası arzudur. Bitiş noktası ise anlayışa -kendini ve başkalarını anlamaya, doğa yasalarını anlamaya, mutluluğu tanıma ve anlamaya- götürecek olan bilgidir.

Bu tür bir anlayışa yalnızca altıncı his prensibini tanımak ve kullanmakla tam olarak ulaşılabilir.

Bu bölümü okumuş olduğunuza göre okurken yüksek zihinsel düzeyine çıktığınızı fark etmiş olmalısınız. Harika! Bir ay sonra tekrar bu bölüme gelin, bir kez daha okuyun, zihninizin daha da yüksek bir düzeye ulaştığını göreceksiniz. Ara sıra bu deneyimi tekrarlayın, bir kerede ne kadar çok ya da az şey öğrendiğinizle ilgilenmeyin. Sonunda cesaretsizliğinizi atmanızı, korkuyu yenmenizi, ertelemeyi bırakmanızı ve özgürce hayal kurmanızı sağlayan güce sahip olduğunuzu göreceksiniz. O zaman, her büyük düşünürün, liderin, sanatçının, müzisyenin, yazarın, devlet adamının harekete geçirici ruhu olan ve bilinmeyen “şeyin” dokunuşunu hissedeceksiniz. İşte o zaman ilk yenilgi işaretinde vazgeçebileceğiniz kadar kolay bir şekilde arzularınızı fiziksel ya da parasal eşdeğerine dönüştürme konumunda olacaksınız.


🧠Bonus: KORKUNUN ALTI HAYALETİNİ YENMEK

(Beyni Zenginlikler için Arındırmak)



Bu felsefenin herhangi bir bölümünü başarılı bir şekilde uygulamaya sokmadan önce zihniniz onu almaya hazır olmalıdır. Hazırlık zor değildir, ortadan kaldırmanız gereken üç düşmanın incelenmesi ve anlaşılmasıyla başlar; bunlar kararsızlıkşüphe ve korkudur.

Bu olumsuzluğun üçü ya da herhangi biri zihninizde kaldığı sürece altıncı his işe yaramaz. Bu üçlü birbiriyle yakından ilişkilidir; birinin bulunduğu yerde diğer ikisi de yakınlardadır.

Kararsızlık korkunun fidesidir! Okurken bunu unutmayın. Kararsızlıkşüpheye dönüşür, ikisi birleşir ve korku haline gelir! Bu ikisinin karışma süreci oldukça yavaştır. Bu üç düşmanın bu kadar tehlikeli olmalarının nedenlerinden biri budur. Varlıkları görünmeden filizlenir ve büyürler.

Bu bölümün geri kalanı, söz konusu felsefe bir bütün olarak uygulamaya sokulmadan önce varılması gereken bir sonu tarif etmektedir. Ayrıca çok sayıda insanı yoksulluğa iten bir koşulu inceler ve ister para bağlamında olsun, isterse paradan çok daha değerli olan zihinsel yapı bağlamında olsun, zenginliği elde eden herkes tarafından anlaşılması gereken bir gerçeği ifade eder.

Bu bölümün amacı dikkati altı temel korkunun nedenine ve tedavisine çevirmektir. Bir düşmanın üstesinden gelmeden önce onu çok iyi tanımlamalıyız. Okurken kendinizi dikkatle inceleyin ve eğer varsa, altı yaygın korkudan hangisinin sizde olduğunu saptayın.

Bu kurnaz düşmanların alışkanlıklarına kanmayın. Bazen bilinçaltında saklı kalırlar, çünkü burada saptanmaları ve ortadan kaldırılmaları çok zordur.

💀Altı Temel Korku

Altı temel korku vardır; her insan bunlardan birinden ya da birkaçından ara sıra acı çeker. Hiçbirinden acı çekmeyen kişi çok şanslıdır. En yaygın görünüşlerine göre sıralarsak bu korkular şunlardır:

💀1. Yoksulluk Korkusu

💀2. Eleştirilme Korkusu

💀3. Sağlığını Kaybetme Korkusu

💀4. Aşkı Kaybetme Korkusu

💀5. Yaşlanma Korkusu

💀6. Ölüm Korkusu

Diğer korkular bunlar kadar önemli değildir; bu altı başlık altında gruplandırılabilirler.

Korkunun Altı Hayaletini Alt Etmek

Korkular zihinsel durumdan başka bir şey değildir. Kişinin zihinsel durumu ise denetimine ve yönlendirmesine bağlıdır.

İnsan önce düşünmediği hiçbir şeyi yaratamaz. Bu ifadeyi daha da önemli başka bir ifade izlemektedir: İnsanın düşünce dalgaları bilinçli olsun olmasın kendilerini hemen fiziksel eşdeğerlerine dönüştürürler. Sadece şansla ele geçen düşünce dalgaları (başka zihinlerin gönderdiği düşünceler), tıpkı kişinin kendi tasarladığı ve yarattığı düşünce dalgaları gibi, o insanın mali, mesleki, profesyonel ve sosyal kaderini belirleyebilir.

Burada, neden aynı yetenek, eğitim, deneyim ve beyin kapasitesine sahip olan insanlardan bazılarının talihi bir türlü yaver gitmezken neden bazılarının “şanslı” göründüğünü anlamayan kişiler için büyük önem taşıyan bir gerçeğin ifadesi için temel hazırlıyoruz.

Bu gerçek, her insanın kendi zihnini tümüyle kontrol etme yeteneğine sahip olduğudur. Kişi bu kontrolle zihnini diğer zihinler tarafından serbest bırakılmış başıboş düşünce dürtülerine açık bırakabilir ya da zihninin kapılarını sıkıca kapatıp yalnızca kendi düşüncelerini kabul eder.

Doğa insanı yalnızca tek bir şey üzerinde kontrol sahibi kılmıştır, o da düşüncedir. Bu gerçek, insanın yarattığı her şeyin önce düşünce şeklinde başladığı gerçeğiyle birleşince, kişiyi korkunun üstesinden gelinebileceği prensibe çok yaklaştırır.

Her düşüncenin kendisini fiziksel eşdeğeriyle dönüştürmek eğilimi varsa, korku ve yoksulluk düşünce titreşimlerini cesaret ve parasal kazanca dönüştürülemeyeceği de aynı derecede doğrudur. Yoksulluk ve zenginlik arasında bir uzlaşma olamaz! Yoksulluğa ve zenginliğe giden iki yol zıt yönlere doğru uzanmaktadır. Eğer zenginlik istiyorsanız yoksulluğa götüren her türlü şartı reddetmelisiniz. (Burada “zenginlik” sözcüğü en geniş anlamda, yani maddi ve manevi zenginlik olarak kullanılmaktadır.) Zenginliğe giden yolun başlangıç noktası arzudurArzuyla ilgili bölümde uygun kullanımı için tam talimat aldınız.

Korkuyla ilgili bu bölümde zihninizi arzuyu pratik kullanım için hazırlamanın yöntemlerini öğreneceksiniz.

İşte burada bu felsefenin ne kadarını özümlediğinizi saptamak için kendinize meydan okuyabilirsiniz. Tam bu noktada bir medyuma dönüşüp geleceğin sizin için neler sakladığını söyleyebilirsiniz. Eğer, bu bölümü okuduktan sonra yoksulluğu kabul etmek istiyorsanız, bu sizin seçiminizdir. Bu kaçamayacağınız bir karardır.

Eğer zenginliği talep ediyorsanız ne şekilde olacağına ve ne kadar zenginliğin sizi tatmin edeceğine karar verin. Zenginliğe giden yolu biliyorsunuz. Eğer kararlılıkla izlerseniz sizi bu yolda tutacak bir harita verildi elinize. Eğer başlamayı ihmal eder ya da varmadan durursanız sizden başka suçlanması gereken kimse yoktur. Bu sorumluluk size ait. Eğer şu anda hayatın zenginliğini talep etmeyi reddeder ya da bunda başarısız olursanız hiçbir mazeret sizi sorumluluğu kabul etmekten kurtarmayacaktır, çünkü kabul tek bir şeyi gerektirir -tesadüfen kontrol edebildiğiniz tek şeyi- o da zihin durumudur. Zihinsel durum kişiye özel bir şeydir. Satın alınamaz, yaratılması gerekir.

💀1. Yoksulluk Korkusu

Yoksulluk korkusu zihinsel bir durumdan başka bir şey değildir! Ama girdiği her işte kişinin başarı şansını yok etmeye yeter.

Bu korku mantık becerisini felce uğratır, hayal gücünü ve kendine güveni yok eder, coşkuyu öldürür, inisiyatifi kişinin elinden alır, amaç belirsizliğine yol açar, ertelemeyi teşvik eder, kendini kontrolü imkânsız hale getirir. İnsanın kişiliğindeki çekiciliği yok eder, doğru düşünme olasılığını ortadan kaldırır, çaba isteğini dağıtır; kararlılığına hâkim olur, irade gücünü bir hiçe çevirir, hırsı öldürür, hafızayı bulanıklaştırır ve akla gelen her türde başarısızlığı davet eder; aşkı öldürür ve kalpteki en hassas duyguları yok eder, arkadaşlığı bozar ve yüzlerce şekilde felakete davetiye çıkarır, uykusuzluk, acı ve mutsuzluğu getirir. Ve bütün bunlar arzu ettiğimiz her şeyin bol bol bulunduğu bir dünyada yaşıyor olmamız ve arzu ettiğimiz şeyle aramızda amaç belirsizliğinden başka hiçbir şeyin bulunmaması gerçeğine rağmen meydana gelir.

Yoksulluk korkusu şüphesiz altı temel korku içinde en yıkıcısıdır. Listenin en başına yerleştirilmiştir, çünkü üstesinden gelinmesi en zor olanıdır.

Yoksulluk korkusu, insanın kalıtımında bulunan, soydaşlarını ekonomik açıdan avlama eğiliminden kaynaklanır. İnsandan aşağıda bulunan hemen hemen bütün hayvanlar içgüdüleriyle davranırlar ve düşünme kapasiteleri çok sınırlıdır, bu yüzden birbirlerini fiziksel olarak avlarlar. Daha üstün sezgi gücü, düşünme ve akıl yürütme kapasitesiyle başka bir insanın bedenini yemez; ama onu parasal olarak avlayıp “yemekten” daha büyük tatmin alır. İnsan o kadar açgözlüdür ki, onu soydaşlarından koruyacak akla gelen her türlü kanun konmuştur.

Hiçbir şey yoksulluk kadar acı ve aşağılanma hissettirmez insana! Yalnızca yoksulluğu yaşayanlar tam anlamını bilirler.

İnsanın yoksulluktan bu derece korkması şaşılacak bir şey değildir. Kalıtımla devralınan deneyimler kişiye, para ve dünyevi mülkiyetler söz konusu olduğunda bazı insanlara hiç güvenilmeyeceğini öğretmiştir.

Kendini analiz, insanın bilmek istemediği zayıflıklarını açığa çıkarır. Bu inceleme şekli hayattan sıradanlık ve yoksulluktan başka bir şey isteyenler için gereklidir. Kendinizi madde madde kontrol ederken hem jüri, hem yargıç, hem savcı, hem savunma avukatı, hem sanık, hem de tanık olduğunuzu unutmayın. Gerçeklerle dürüstçe yüzleşin. Kendinize kesin sorular sorun ve doğrudan yanıtlar isteyin. İnceleme bittiğinde kendiniz hakkında daha fazla şey biliyor olacaksınız. Eğer bu incelemede tarafsız olamayacağınızı düşünüyorsanız, sizi iyi tanıyan birini siz kendinizi sorgularken yargıç olmak üzere çağırın. Siz gerçeğin peşindesiniz. Geçici olarak utanmanıza, sıkılmanıza neden olsa bile gerçeği bulun!

İnsanların büyük çoğunluğu en çok neden korktukları sorulduğunda, “Hiçbir şeyden korkmam,” diye cevap verir. Bu cevap doğru değildir, çünkü insanlar çeşitli türde korkuyla tutsak edildiklerini, engellendiklerini, ruhsal ve fiziksel olarak yenilgiye uğratıldıklarını bilirler.

Korku heyecanı o kadar derin ve o kadar sinsi bir şekilde yerleşmiştir ki, insan varlığını bile fark etmeden onun yüküyle yaşayıp gider. Yalnızca cesur bir analiz bu evrensel düşmanın varlığını açığa çıkaracaktır. Bu tür bir analize başladığınızda karakterinizin derinliklerini inceleyin. Burada aramanız gereken bazı belirtilerin bir listesini veriyoruz:

Yoksulluk Korkusunu Gösteren Altı Belirti

1. KAYITSIZLIK: Hırs eksikliği, yoksulluğa tahammül etme eğilimi, hayatın verdiği her şeyi itirazsız kabul etme; zihinsel ve fiziksel tembellik, inisiyatif, heves ve kendini kontrol noksanlığı.

2. KARARSIZLIK: Düşünmeyi başkalarına bırakma alışkanlığı, “tereddütte kalmak.”

3. ŞÜPHE: Genellikle kişinin başarısızlıklarını örtmek, açıklamak ya da özür dilemek için mazeretler ve bahaneler uydurması; bazen de başarılı olanlara yönelik kıskançlık ya da eleştirici tavır sergilemesi.

4. ENDİŞE: Genellikle diğerlerinde hata bulma; gelirinden fazla harcama eğilimi; kişisel görünüme önem vermeme; alkol kullanımında aşırıya kaçma, bazen uyuşturucu kullanımı; kaygı, denge eksikliği ve çekingenlik.

5. AŞIRI TEDBİR: Her olayın olumsuz yanına bakma alışkanlığı, başarı araçlarına dikkati yoğunlaştırma yerine muhtemel başarısızlıkları düşünme ve bunlar hakkında konuşma; felakete giden bütün yolları bilme, ama başarısızlıktan kaçmak için plan arayışına girmeme; fikir ve planları harekete geçirmek için “doğru zamanı” bekleme, ta ki beklemek kalıcı bir alışkanlık halini alana dek; başarısız olanları hatırlayıp başarılı olanları unutma eğilimi; yarı dolu bardağın boş kısmım görmek, ama var olan suya önem vermemek; hazımsızlığa, kabızlığa, kötü nefes ve ağız kokusuna vb. yol açan kötümserlik.

6. ERTELEME: Geçen yıl yapılması gerekenleri erteleme alışkanlığı, işi yapmaya yetecek kadar enerjiyi mazeretler ve bahaneler bulmak için harcamak gibi belirtiler aşırı tedbir, şüphe ve endişeyle yakından ilişkilidir. Mümkün olduğu yerde sorumluluğu kabul etmekten kaçma; mücadele etmek yerine uzlaşma isteği; zorlukları kontrol edip onları ilerlemek için kullanmak yerine zorluklarla uzlaşmak; hayattan zenginlik, servet, tatmin ve mutluluk istemek yerine bir kuruş için pazarlık etmek; bütün köprüleri yakıp geri dönüşü imkânsız kılmak yerine başarısızlık kontrolü ele geçirince ne yapacağını planlama; zayıflık ve sıklıkla kendine güven, kesin amaçlılık, kendini kontrol, inisiyatif, coşku, hırs, sağlam akıl yürütme yeteneği eksikliği; zenginliği talep etmek yerine yoksulluğu beklemek; zenginliği talep edip ele geçirenler yerine yoksulluğu kabul edenlerle arkadaşlık etmek.

Bazıları soracaktır: “Neden parayla ilgili bir kitap yazdınız? Neden zenginliği tek başına parayla ölçüyorsunuz?” Bazıları paradan daha fazla arzu edilen zenginlik türleri olduğuna inanır ve bunda haklıdır. Evet, parayla ölçülemeyecek zenginlikler vardır, ama, “Bana ihtiyacım olan parayı verin, istediğim her şeyi ben bulurum,” diyecek milyonlarca insan da vardır. Nasıl para kazanılacağını gösteren bu kitabı yazmamın asıl nedeni milyonlarca kadın ve erkeğin yoksulluk korkusuyla felç olması. Bu tür bir korkunun insana neler yapabileceğini Westbrook Pegler çok iyi anlatmıştır:

“Para sadece madeni diskler ya da kâğıt parçacıklarıdır; paranın satın alamayacağı kalp ve ruh hazineleri vardır. Ama çoğu insan yoksulluk içinde olduğu için bunu akılda tutup morallerini bozmamayı başaramıyorlar. Bir erkek yenilgiye uğramış bir şekilde sokaklarda sürünüyor, bir iş bulamıyorsa, moralinin bozuk olduğu omuzlarının çöküşünden, şapkasını giyişinden, yürüyüşünden ve bakışlarından anlaşılır. Düzenli işi olan insanlardan karakter, zekâ ve yetenek açısından hiç de aşağı olmadığını bilse bile, yine de aşağılık duygusundan kaçamaz.

Öte yandan bu insanlar -arkadaşları bile olsa- bir üstünlük duygusu hisseder ve belki de bilinçsiz bir şekilde ona “kayıp biri” gibi davranırlar. Bir süre için borç alabilir, fakat alıştığı şekilde yaşamasına yetmez bu ve çok uzun süre borç almaya devam edemez. Zaten borç almanın kendisi, özellikle kişi hayatta kalmak için borç alıyorsa insanı depresyona sokacak bir deneyimdir ve borç alınan para kişinin kazandığı para gibi ruhunu canlandırıcı etkiye sahip değildir. Şüphesiz bu söylediklerimiz sokak serserileri ya da bu tür yaşamı alışkanlık haline getirmiş olanlar için değil, normal hırsları ve kendine saygısı olanlar için geçerlidir.”

💀2. Eleştirilme Korkusu

Eleştiri korkusu kişiden inisiyatifi alır, hayal gücünü yok eder, bireyselliğini sınırlar, kendine güvenini yıkar ve kişiye yüzlerce şekilde zarar verir. Ebeveynler çocuklarını eleştirerek tamir edilmez yaralar açabilirler. Çocukluk arkadaşlarımdan birinin annesi onu hemen her gün sopayla dövüp işini her zaman şu ifadeyle bitirirdi: “Yirmi yaşına varmadan hapsi boylayacaksın.” Arkadaşım on yedisinde ıslahevine gönderilmişti.

Eleştiri herkesin fazlasıyla sahip olduğu bir hizmet türüdür. Herkes eleştiri stokuna sahiptir ve istensin ya da istenmesin bedava dağıtırlar. İnsanın en yakın akrabaları genellikle en kötü eleştiri suçlularıdır. Bir ebeveynin gereksiz eleştiriyle çocuğunda aşağılık kompleksine neden olması bir suç (aslında bu en kötü suçtur) olarak kabul edilmelidir. İnsanın doğasını iyi anlayan işverenler insanın içindeki değerlerden eleştiriyle değil, yapıcı öneriyle faydalanırlar. Ebeveynler de aynı şeyi çocuklarıyla başarabilirler. Eleştiri insanın kalbine korku ya da kırgınlık sokar, ama sevgi ya da şefkat doğuramaz.

Kurnaz giysi üreticileri, bütün insanlığın yaşadığı bu eleştiri korkusunu paraya dönüştürme konusunda hiç vakit kaybetmemişlerdir. Her mevsim kıyafetlerin modeli değişmektedir. Modayı kim belirliyor? Giysileri satın alan kişilerin belirlemediği kesin, yani üretici belirliyor. Neden giysilerin modellerini bu kadar sık değiştiriyorlar? Cevap açık. Daha fazla giysi satabilmek için. Otomobil üreticileri araba modellerini aynı nedenle bu kadar sık değiştiriyorlar. Hiçbir erkek son model olmayan bir arabayı kullanmak istemez.

Eleştirilme Korkusunu Gösteren Yedi Belirti

Bu korku neredeyse yoksulluk korkusu kadar evrenseldir ve etkileri kişisel başarı için en az o kadar ölümcüldür, çünkü korku inisiyatifi yok eder ve hayal gücünün kullanımını engeller. Korkunun belli başlı belirtileri şunlardır:

1. ÇEKİNGENLİK: Genellikle yabancılarla tanışma ve konuşmada çekingenlik, ellerin ve uzuvların garip biçimlerde hareket ettirilmesi, gözlerin kaçırılması ve kaygılanma.

2. ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ: Yetersiz ses kontrolü, başkalarının varlığından endişelenmek, kötü beden duruşu, unutkanlık.

3. ZAYIF KİŞİLİK: Kararlarda kesinlik, kişisel çekicilik ve fikirleri kesin bir şekilde ifade etme yeteneğinde yetersizlik; sorunlarla dürüstçe yüzleşmek yerine kaçmak; fikirlerini dikkatle incelemeksizin diğerleriyle aynı fikirde olmak.

4. AŞAĞILIK KOMPLEKSİ: Aşağılık duygusunu örtme amacıyla kendini onayladığını belirten sözler söyleme ve hareketler yapma alışkanlığı; başkalarını etkilemek için “büyük sözcükler” kullanmak (genellikle gerçek anlamlarını bilmeden); başkalarının giyim, konuşma ve davranış tarzlarını taklit etme. Hayali başarılarla övünme bazen üstünlük kompleksinin yüzeye çıkmasına izin verir.

5. SAVURGANLIK: Başkalarına yetişmeye çalışma alışkanlığı kişinin gelirinden fazlasını harcamasına neden olur.

6. İNİSİYATİF EKSİKLİĞİ: Kişinin ilerlemesi için karşısına çıkan fırsatları yakalayamaması, fikirlerini ifade etme korkusu ve güvensizliği; üstler tarafından sorulan sorulara kaçamak cevaplar verme; konuşma ve hareketlerde tereddüt, sözcüklerde ve işlerde yalancılık.

7. HIRS YETERSİZLİĞİ: Zihinsel ve fiziksel tembellik, kendi fikrinde ısrar edememe, bir karara varmada yavaşlık, kolayca etkilenme; başkalarını arkalarından eleştirme ve yüzlerine övme alışkanlığı, yenilgiyi itirazsız kabul etme ya da başkalarından itiraz gelince bir işi bırakma; nedensiz olarak diğer insanlardan şüphelenme, konuşma ve tavırlarda zarafet eksikliği, suçu kabul etmede isteksizlik.

💀3. Sağlığını Kaybetme Korkusu

Bu korku fiziksel ve sosyal kalıtıma kadar izlenebilir. Çıkış noktası açısından yaşlanma ve ölüm korkusuyla yakından ilgilidir, çünkü insanı, hakkında bir şey bilmediği ama bazı rahatsız hikâyelerin kendisine öğretildiği “korkunç dünyaların” sınırına yaklaştırmaktadır. Bazı ahlaksız insanların sağlığın bozulması korkusunu canlı tutarak sağlık satma işiyle uğraştıkları gözden kaçırılmamalıdır.

1. KENDİ KENDİNE TELKİN: Kendine telkinin olumsuz kullanımıyla her türlü hastalığa ait belirtileri arama ve bulma alışkanlığı; hayali hastalıklardan “hoşlanmak” ve onlardan gerçekmiş gibi söz etmek; başkalarının tedavi değeri olduğunu söyledikleri her şeyi denemek; başkalarıyla ameliyatlar, kazalar ve diğer türde hastalıklar hakkında konuşmak; bir uzmanın gözetiminde olmaksızın diyetler, fiziksel egzersizler, ev reçeteleri ve “şarlatan” doktor tedavilerini denemek.

2. HASTALIK HASTALIĞI (hipokondriya): Hastalıklardan söz etme alışkanlığı, tüm dikkatini hastalığa yoğunlaştırmak ve bir sinir bozukluğu oluşana dek hastalığı beklemek. Şişe içindeki hiçbir şey bu durumu tedavi edemez. Olumsuz düşünceyle ortaya çıkarılır ve olumlu düşünceden başka tedavi edecek hiçbir şey yoktur. Hastalık hastalığı kişinin korktuğu hastalığın yapacağı tahribatı yapabilir. Çoğu sözde sinir krizi bu hayali hastalıktan doğmaktadır.

3. TEMBELLİK: Sağlığın bozulması korkusu sıklıkla uygun fiziksel egzersize engel olup kişiyi evin içine tıktığı için kilo artışına neden olur.

4. HASSASİYET: Sağlığı kaybetme korkusu kişinin vücut direncini kırar ve her türlü hastalık için uygun bir ortam hazırlar. Bu korku genellikle yoksulluk korkusuyla bağlantılıdır; özellikle hastalık hastası olan kişi sürekli olarak muhtemel doktor ve hastane ücretlerini nasıl ödeyeceği konusunda kaygılanır. Bu tip kişiler hastalık için hazırlanmak, ölüm hakkında konuşmak, mezarlık ve cenaze işlemleri için para biriktirmek gibi işler üzerine çok fazla zaman harcarlar.

5. KENDİ ÜSTÜNE ÇOK FAZLA TİTREMEK: Hayali hastalığı yem olarak kullanarak anlayış isteme alışkanlığı (insanlar genellikle işten kaçmak için bu hileye başvururlar); tembelliği örtmek için hastaymış gibi yapma ya da hırs eksikliği için bahane olarak kullanma alışkanlığı.

6. AŞIRILIK: Baş ağrısı, nevralji vb. gibi ağrıları azaltmak için nedeni ortadan kaldırmak yerine alkol ya da uyuşturucu kullanmak.

7. ENDİŞE: Hastalıklar hakkında yazılar okuma ve bu hastalığa yakalanma olasılığı üzerinde endişelenme alışkanlığı, ayrıca ilaç reklamlarını okuma alışkanlığı.

💀4.Aşkı Kaybetme Korkusu

Bu kalıtımsal korkunun başlangıç kaynağı erkeğin komşusunun karısını çalmaya ve fırsat bulduğunda kadından yararlanmaya yönelik çok eşlilik eğilimine dayanmaktadır.

Kıskançlık ve diğer benzeri nevroz türleri, insanda kalıtımsal olarak yer eden aşkını kaybetme korkusundan kaynaklanır. Bu korku altı temel korku içinde en fazla acı verenidir. Beden ve zihni diğer temel korkuların yaptığından çok daha fazla yıpratır.

Aşkın kaybedilmesi korkusu, erkeğin kadını şiddet kullanarak çaldığı taş devrine kadar gitmektedir. Erkekler kadınları çalmaya hâlâ devam etmektedirler, ama teknikleri değişmiştir. Artık güç kullanmak yerine ikna etmeye çalışmakta, güzel elbiseler, iyi arabalar sözü vermekte ve fiziksel güç kullanmaktan çok daha etkili olan diğer “yemlerden” yararlanmaktadırlar. Erkeklerin alışkanlıkları uygarlığın başlangıcından öncekiyle aynıdır, ama artık farklı bir şekilde ifade edilmektedir.

Aşkı Kaybetme Korkusunu Gösteren Belirtiler:

1. KISKANÇLIK: Herhangi mantıklı bir kanıt olmaksızın arkadaşlar ve sevgililerden şüphelenmek; bir nedene dayanmadan eşini ihanetle suçlama alışkanlığı; herkesten kuşku duyma, hiç kimseye tam güven duymama.

2. HATA BULMA: Arkadaşlar, akrabalar, iş arkadaşları, sevgililer ve eşlerde herhangi bir neden olmaksızın ya da en ufak bir tahrikle hata bulma alışkanlığı.

3. KUMAR OYNAMA: Aşkın satın alınabileceği düşüncesiyle sevilen kişiye para sağlamak için kumar oynama, çalma, sahtekârlık yapma ve diğer tehlikeli risklere girme alışkanlığı; gösteriş yapma amacıyla sevilen kişiye hediyeler almak için gelirinin üstünde harcama ya da borca girme alışkanlığı; uykusuzluk, sinirlilik, kararlılık eksikliği, irade zayıflığı, kendini kontrol yetersizliği, kendine güven eksikliği, huysuzluk.

💀5.Yaşlanma Korkusu

Bu korku temelde iki kaynaktan ortaya çıkmaktadır. Birincisi, yaşlılığın yoksulluğu da beraberinde getireceği düşüncesi. İkincisi ve en yaygın olanı “cehennem azabıyla” çok iyi karıştırılmış geçmişin yanlış ve zalim öğretileri; insanı korkuyla köle haline getirmek için kurnazca uydurulmuş diğer öcüler. Yaşlılıktan korkmakta insanın iki sağlam nedeni vardır; bir tanesi sahip olduğu işe yarar her türlü şeyi gasp edebilecek olan yakınlarına duyduğu güvensizlikten, diğeri ise ötedeki dünya hakkında zihninde çizilmiş olan korkunç tablodan kaynaklanmaktadır.

Yaşlılık korkusunun en yaygın nedeni yoksulluk olasılığıyla bağlantılıdır. “Huzurevi” pek hoş bir sözcük değildir. Elden ayaktan düştükleri yıllarını yoksullara bakan bu kurumlarda geçirme düşüncesi herkesin içini ürpertmektedir.

Yaşlılık korkusuna katkıda bulunan nedenlerden bir tanesi özgürlük ve bağımsızlığın kaybedilmesidir, çünkü yaşlılık fiziksel ve ekonomik özgürlüğün kaybını da beraberinde getirmektedir.

Bu korkunun en yaygın belirtileri şunlardır:

1. ERKEN YAVAŞLAMA: Kırk yaş civarında, zihinsel olgunluk döneminde yavaşlama ve aşağılık kompleksi geliştirme; yanlış bir şekilde yaşı yüzünden hata yaptığını düşünme eğilimi.

2. YAŞI YÜZÜNDEN ÖZÜR DİLEME: Yalnızca kırk ya da elli yaşına vardığı için kişinin yaşı yüzünden özür dileme alışkanlığı edinmesi. Oysa, insan akıl ve anlayış çağına eriştiği için minnettarlığını ifade etmelidir.

3. İNİSİYATİFİ ÖLDÜRME: Kişi yanılgıya düşerek inisiyatif, hayal gücü ve özgüvene sahip olamayacak kadar yaşlı olduğuna inandığında bu niteliklerini kaybedilir.

4. GENÇ BİRİ GİBİ GÖRÜNMEK: Arkadaş ve yabancıların alaylarına neden olabilecek şekilde gençlerin giysilerini giyme ve davranışlarını benimseme alışkanlığı çok yaygındır.

💀6.Ölüm Korkusu

Bazılarına göre bu, temel korkularının en amansızıdır. Bunun nedeni açıktır. Ölüm düşüncesiyle bağlantılı dehşetli korku, vakaların çoğunda olduğu gibi, dini fanatikliğe dönüştürülebilir. Sözde “dinsiz” olanlar daha “medeni” olanlara göre ölümden daha az korkarlar. Binlerce yıldır insanlar hâlâ cevaplanmamış olan soruyu sormaktadırlar: “Nereden geldim ve nereye gidiyorum?” Geçmişin karanlık çağları sırasında, daha kurnaz ve hilekâr olanlar bir ücret karşılığında bu soruların cevaplarını vermişlerdir.

“Çadırıma gel, inancımı kucakla, dogmalarımı kabul et, ben de öldüğünde doğruca cennete gitmeni sağlayacak bileti vereceğim sana,” diye bağırır mezhep lideri. “Çadırımın dışında kalanları şeytan alıp sonsuza dek cehennemde yaksın.”

Sonsuza dek sürecek ceza insanın hayata olan ilgisini yok eder ve mutluluğu imkânsız hale getirir.

Dini liderler insanı cennete götürecek güvenli bir belge sağlayamazlar, ama bunu sağlayamadıkları için talihsiz kişinin cehenneme girmesine izin veriyor da değillerdir. Cehenneme girme olasılığı o kadar korkunçtur ki, bunun düşüncesi bile hayal gücünü etkisi altına alır, insanın mantığı felç olur ve ölüm korkusu başlar.

Ölüm korkusu büyük okullar ve üniversitelerin olmadığı dönemdeki kadar yaygın değil artık. Bilim adamları gerçeğin projektörlerini dünya üzerine çevirdiler ve bu gerçek, insanları bu dehşetli ölüm korkusundan kurtardı. Üniversiteye giden genç erkek ve kadınlar korkunç hikâyelerden kolayca etkilenmiyorlar artık. Biyoloji, astronomi, jeoloji ve diğer bilimlerin yardımıyla insanın zihnini etkisi altına alan karanlık çağların korkusu giderildi.

Bütün dünya yalnızca iki şeyden meydana gelmiştir: enerji ve madde. Fiziğe girişte ne maddenin ne de enerjinin (insanın bildiği salt iki gerçeklik) yaratılamayacağını ve yok edilemeyeceğini öğreniriz. Madde ve enerjinin her ikisi de dönüştürülebilir, ama hiçbiri yok edilemez.

Hayat hiçbir şey değilse bile bir enerjidir. Eğer ne madde ne de enerji yok edilemiyorsa hayatın da yok edilemeyeceği kesindir. Hayat, diğer enerji türleri gibi, çeşitli süreçlerden geçebilir ya da değişebilir, ama yok edilemez. Ölüm sadece bir geçiştir.

Eğer ölüm salt değişiklik ya da geçiş değilse o halde ölümden sonra uzun, ebedi, huzurlu bir uykudan başka hiçbir şey yok demektir ve uyku korkulacak bir şey değildir. Bu yüzden ölüm korkusunu sonsuza dek silebilirsiniz.

Ölüm Korkusunu Gösteren Belirtiler:

1. ÖLMEYİ DÜŞÜNMEK: Bu alışkanlık yaşlılarda daha sık görülürse de, gençler bile hayatın tadını çıkarmak yerine ölümü düşünürler sık sık. Bu genellikle amaçsızlık veya -belki de amaçsızlık nedeniyle- uygun bir uğraş bulamamaktan kaynaklanmaktadır. Ölüm korkusundan en güzel kurtuluş, başkalarına yararlı hizmet verme isteğiyle desteklenen ateşleyici bir başarı arzusuyla sağlanır. Meşgul bir insan ölmeyi düşünmez.

2. YOKSULLUK KORKUSUYLA BAĞLANTI: İnsan hayatında yoksulluğun başlamasından korkabilir ya da kendi ölümünün sevdiklerini yoksulluğa sürükleyeceğinden korkabilir.

3. HASTALIK YA DA DENGESİZLİKLE BAĞLANTI: Fiziksel hastalık depresyona neden olabilir. Aşkta düş kırıklığı, dini fanatiklik, yüksek nevroz düzeyi ya da akıl hastalığı ölüm korkusunun diğer nedenleri arasındadır.


 











Endişe

Endişe korkuya dayanan zihinsel bir durumdur. Yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde ilerler. Sinsi ve kurnazdır. Kişinin akıl yürütme becerisini felce uğratıp kendine güven ve inisiyatifini yok edene dek adım adım zihne yerleşir. Endişe kararsızlığın neden olduğu sürekli bir korku türüdür. Bu nedenle de kontrol edilebilen zihinsel bir durumdur.

Tedirgin zihin çaresizdir. Kararsızlık zihni tedirgin eder. Çoğu insanda hemen karara varacak ve bu kararının arkasında duracak irade gücü yoktur.

Belirli bir hareket çizgisini izlemek için bir karar verdiğimizde şartlar konusunda endişelenmeyiz.

Altı temel korku, kararsızlık yoluyla endişeye dönüştürülebilir.

Ölümü kaçınılmaz bir olay olarak kabul etme kararına varıp sonsuza dek ölüm korkusundan kurtarın kendinizi.

Mümkün olan her türlü zenginliğe ulaşmaya karar verip yoksulluk korkusunu yenin.

Başka insanların ne söylediği, yaptığı ya da düşündüğü konusunda endişe etmeme kararı alıp eleştiri korkusunun boynunu kırın.

Yaşlılığı bir engel olarak değil, size gençliğin tanımadığı bilgelik, kendini kontrol ve anlayışı getiren büyük bir lütuf olarak kabul etme kararını verip yaşlanma korkusunu defedin.

Belirtileri unutma kararı vererek sağlığı kaybetme korkusundan kurtarın kendinizi.

Hayatın sunması gereken hiçbir şeyin endişe etmeye değmeyeceği kararına vararak her türlü endişe alışkanlığını yok edin.

Bu kararla birlikte size mutluluk verecek olan huzur ve sükûnet de gelecektir.

Zihni korkuyla dolu olan bir insan sadece kendi zekice hareket şansını yok etmekle kalmaz, bu yıkıcı titreşimleri kendisiyle ilişkiye giren kişilerin zihinlerine aktarır ve onların şansını da yok eder.

Bir köpek ve at bile sahibinin ne zaman cesaretsiz olduğunu bilir; üstelik, köpek ya da at sahibinin yaydığı korku titreşimlerini alıp ona göre davranır. Hayvanlar âleminde daha düşük zekâ düzeylerinde de korku titreşimini algılama kapasitesini bulabilirsiniz.

Korku titreşimleri bir zihinden ötekine, istasyondan yayılan sesin radyo tarafından alınışı kadar çabuk ve kesin bir şekilde geçer.

Olumsuz ya da yıkıcı düşünceleri sözlü olarak ifade eden kişinin, bu sözlerinin sonucunu yıkıcı bir şekilde “geriye tepme” olarak göreceği kesindir. Sözcüklerin yardımı olmaksızın yıkıcı düşünce dürtülerinin açığa çıkarılması da birden fazla şekilde “geri teper.”

Hatırlanması gereken şeylerin birincisi, hatta belki de en önemlisi, yıkıcı düşünce dürtülerini açığa çıkaran kişinin yaratıcı hayal gücü becerisinin bozularak zarar göreceğidir. İkincisi, herhangi bir yıkıcı duygunun zihinde bulunmasının, diğer insanları uzaklaştıran ve sıklıkla onları kişinin aleyhine çeviren olumsuz bir kişilik yapısı gelişimine neden olmasıdır. Olumsuz düşünceleri açığa çıkaran kişilerin göreceği üçüncü zarar, şu anlamlı gerçekte yatmaktadır: Bu düşünce dürtüleri sadece diğerlerine zarar vermekle kalmaz, kendilerini kişinin bilinçaltına gömerek o insanın karakterinin bir parçası haline gelirler.

Hayattaki işiniz başarı kazanmaktır. Başarılı olmak için, akıl huzurunu bulmalı, hayatın maddi gereksinimlerini elde etmeli ve hepsinden öte mutluluğu yakalamalısınız.

Kendi zihninizi kontrol edebilirsiniz, onu seçtiğiniz türde düşünce dalgasıyla besleme gücüne sahipsiniz. Bu ayrıcalık onu yapıcı bir şekilde kullanma sorumluluğunu da getirmektedir. Kendi düşüncelerinizi kontrol etme gücüne sahip olduğunuz gibi, dünyevi kaderinizin hâkimi de sizsiniz.

Çevrenizi etkiler, yönetir ve kontrol edebilir, hayatınızı olmasını istediğiniz şekle getirebilirsiniz… Ya da hayatınızı düzene sokmak için elinizdeki ayrıcalığı kullanmazsınız, böylece okyanustaki bir tahta parçası gibi oraya buraya savrulacağınız geniş “olasılıklar” denizine atabilirsiniz kendinizi.

Olumsuz Etkilere Açık Olmak

Altı temel korkuya ek olarak insanlara sıkıntı veren başka bir dert daha vardır. Başarısızlık tohumlarının bol miktarda yetiştiği zengin bir toprağı oluşturur bu. O kadar sinsidir ki, varlığı genelde saptanamaz. Bu sıkıntı tam olarak korku adı altında sınıflandırılamaz. Altı temel korkudan daha derine yerleşmiştir ve onlardan daha tehlikelidir. Bu derde bir isim vermek için ona olumsuz etkilere açık olmak diyeceğiz.

Büyük zenginliklere ulaşan insanlar kendilerini kötülüklere karşı her zaman korurlar! Yoksul insanlar ise bunu hiç yapmazlar! Herhangi bir işte başarılı olanlar zihinlerini sıkıntılara direnmek üzere hazırlarlar. Eğer bu felsefeyi zenginliğe ulaşmak için okuyorsanız, olumsuz etkilere açık olup olmadığınızı görmek için kendinizi çok dikkatli bir şekilde incelemelisiniz.

Eğer bu analizi ihmal ederseniz arzu ettiğiniz şeye ulaşma hakkınızı elinizden almış olursunuz. Kendinize bu konuda analiz yapın. Kendinizi analiz etmek amacıyla hazırlanmış soruları okuduktan sonra cevaplarınızı açık yüreklilikle ve kararlılıkla verin. Size tuzak kurmuş bekliyor olduğunu bildiğiniz bir düşmanı araştırdığınız gibi titizlikle gidin bu işin üstüne. Kendinizi otoyol hırsızlarından kolaylıkla koruyabilirsiniz, çünkü hukuk sizin yararınıza örgütlü işbirliği içindedir. Oysa bu “yedinci belanın” üstesinden gelmek daha zordur, çünkü siz onun varlığından habersizken uykunuzda ya da uyanıkken vurur. Üstelik silahı sadece zihinsel durumdan oluştuğu için gözle görülmez.

Bu bela tehlikelidir de, çünkü çok çeşitli şekillerde vurabilir. Bazen kişinin kendi akrabaları tarafından iyi niyetle söylenmiş sözlerle zihne girer. Kimi kez kişinin kendi zihinsel tutumuyla içten içe oyuk açar. Kimi zaman o kadar çabuk öldürmese de bir zehir kadar ölümcüldür.

💀7. Kendinizi Olumsuz Etkilere Karşı Koruyun (Bonus Korku)

Kendi ürettiğiniz ya da çevrenizdeki olumsuz insanların faaliyetlerinin sonucu olan olumsuz etkilerden kendinizi korumak için irade gücünüz olduğunu kabul edin ve bunu zihninizde bu etkilere karşı bir bağışıklık duvarı örene dek kullanın.

Sizin ve diğer bütün insanların yapı itibarıyla tembel, kayıtsız ve zayıf yanlarına uyan bütün telkinlere açık olduğu gerçeğini kabul edin.

Doğanız gereği altı temel korkuya karşı korunmasız olduğunuzun farkına varın ve bu korkulara karşı koymak amacıyla yeni alışkanlıklar geliştirin.

Olumsuz etkilerin sıklıkla bilinçaltınız yoluyla size ulaştığını, bu yüzden fark edilmelerinin güç olduğunu bilin ve zihninizi sizi depresyona sokan ya da herhangi bir şekilde cesaretinizi kıran herkese ve her duruma karşı kapatın. İlaç çekmecenizi temizleyin, bütün ilaç şişelerini atın ve soğuk algınlığı, ağrı, acı ve hayali hastalıklara boyun eğmeyin.

Sizi, düşünen ve kendiniz için bir şeyler yapmak üzere motive eden ve destekleyen kişilerle arkadaşlık edin.

Tüm bunları yapmak için bir sorunla karşılaşmayı beklemeyin, hemen şimdi harekete geçin.

Hiç kuşkusuz, bütün insanların en yaygın zayıflığı zihinlerini diğer insanlardan gelen olumsuz etkilere açık bırakma alışkanlığıdır. Bu zayıflık çok zararlıdır, çünkü çoğu insan bunun etkisi altında olduğunu bilmez ve bilenler de günlük alışkanlıklarının kontrol edilemez bir parçası haline gelene dek ihmal eder ya da düzeltmeyi reddeder.

Kendilerini gerçekte oldukları gibi görmek isteyenlere yardım etmek için aşağıdaki soru listesi hazırlanmıştır. Soruları okuyup sesli bir şekilde cevap verin, böylece kendi sesinizi duyabilirsiniz. Bu kendinize karşı gerçekçi olmanızı kolaylaştıracaktır.

Kişisel Analiz Testinin Soruları

❓Sık sık kendinizi “kötü hissettiğinizden” yakınıyor musunuz, eğer öyleyse sebebi nedir?

❓En küçük bir tahrikte diğer insanlarda hatalar bulur musunuz?

❓İşinizde sık sık hata yapıyor musunuz, eğer öyleyse neden?

❓Konuşmalarınızda alaycı ve kırıcı mısınızdır?

❓Herhangi birisiyle arkadaşlık kurmaktan bilerek kaçıyor musunuz, eğer öyleyse, neden?

❓Sık sık hazımsızlıktan yakınıyor musunuz? Eğer öyleyse sebebi nedir?

❓Hayat sizin için boş ve gelecek ümitsiz mi görünüyor?

❓Mesleğinizi seviyor musunuz? Eğer hayırsa neden?

❓Sık sık kendinize acır mısınız, eğer öyleyse neden?

❓Sizden üstün olanları kıskanır mısınız?

❓Zamanınızı en çok neye ayırırsınız, başarıyı düşünmeye mi, yoksa başarısızlığı düşünmeye mi?

❓Yaşlandıkça kendinize olan güveninizi kazanıyor musunuz, yoksa kaybediyor musunuz?

❓Hatalarınızdan ders alıyor musunuz?

❓Akrabalarınız ya da arkadaşlarınızın sizi endişelendirmesine izin verir misiniz? Eğer öyleyse neden?

❓Bazen “bulutların üstünde” ve diğer zamanlarda ümitsizliğin derinliklerinde misiniz?

❓Sizin üzerinizde en fazla kimin ilham verici etkisi var? Sebebi nedir?

❓Kaçınabileceğiniz halde, olumsuz veya cesaret kırıcı etkilere katlanıyor musunuz?

❓Kişisel görünüşünüz konusunda ilgisiz misiniz? Eğer öyleyse ne zaman ve neden?

❓Sıkıntılarınızın sizi rahatsız edemeyeceği kadar meşgul olarak onları çöp sepetine atmayı öğrendiniz mi?

❓Eğer başkalarının sizin adınıza düşünmelerine izin veriyorsanız kendinizi “pısırık” olarak görür müsünüz?

❓Önlenebilir kaç tane sorun sizi rahatsız ediyor ve onlara neden katlanıyorsunuz?

❓“Sinirlerinizi yatıştırmak” için içki, uyuşturucu ya da sigaraya başvurur musunuz? Eğer öyleyse neden bunlar yerine irade gücünü denemiyorsunuz?

❓Size dırdır eden kimse var mı, eğer öyleyse sebebi nedir?

❓Belirli bir hedefiniz var mı, eğer öyleyse nedir ve bunu başarmak için herhangi bir planınız var mı?

❓Altı temel korkunun herhangi birini yaşıyor musunuz? Eğer öyleyse hangisini?

❓Kendinizi başkalarının olumsuz etkilerinden koruyabileceğiniz herhangi bir yönteminiz var mı?

❓Zihninizi olumlu kılmak için kendi kendine telkin yöntemini bilerek kullanıyor musunuz?

❓En fazla hangisine değer veriyorsunuz, maddi varlıklarınıza mı, yoksa kendi düşüncelerinizi kontrol etme ayrıcalığınıza mı?

❓Kendi yargılarınıza karşılık başkalarının kolayca etkisinde kalıyor musunuz?

❓Sizi mutsuz eden durumlarla dürüstçe yüzleşir misiniz, yoksa sorumluluktan kaçar mısınız?

❓Bütün hatalarınızı ve başarısızlıklarınızı analiz edip onlardan yararlanmaya mı çalışırsınız, yoksa bunun sizin göreviniz olmadığı şeklinde bir tavır mı takınırsınız?

❓En zararlı zayıflıklarınızın üçünü sayabilir misiniz? Bunları düzeltmek için ne yapıyorsunuz?

❓Başka insanları sıkıntılarını size açıp anlayış ve şefkat aramaları için cesaretlendirir misiniz?

❓Günlük deneyimlerinizden kişisel gelişiminizde yardımı olacak dersler çıkarır mısınız?

❓Varlığınızın diğer insanlar üzerinde olumsuz bir etkisi oluyor mu? Başkalarının hangi alışkanlığı sizi en fazla kızdırır?

❓Görüşlerinizi kendiniz mi biçimlendirirsiniz, yoksa başka insanların sizi etkilemelerine izin mi verirsiniz?

❓Bütün cesaret kırıcı etkilere karşı kendinizi koruyabileceğiniz zihinsel bir durum yaratmayı öğrendiniz mi?

❓İşiniz size inanç ve ümit aşılıyor mu?

❓Zihninizi her türlü korkudan arındırmanızı mümkün kılacak ruhsal güce sahip olduğunuzun bilincinde misiniz?

❓Dininiz zihninizi olumlu halde tutmanıza yardımcı oluyor mu?

❓Diğer insanların endişelerini paylaşmanın göreviniz olduğunu hissediyor musunuz? Eğer öyleyse neden?

❓Huyları birbirine benzer kişilerin bir arada bulunduklarına inanıyorsanız, birlikte olmayı seçtiğiniz arkadaşlarınızı inceleyerek kendiniz hakkında ne öğrendiniz?

❓En yakın arkadaşlarınızla aranızda, eğer varsa, nasıl bir bağlantı görüyorsunuz ve bu ilişkide yaşadığınız herhangi bir mutsuzluk var mı?

❓Sizin arkadaş olarak gördüğünüz birinin, aslında zihniniz üzerinde yarattığı olumsuz etkisi yüzünden en büyük düşmanınız olması mümkün müdür?

❓Kimin sizin için yararlı, kimin zararlı olduğunu hangi kurallara göre değerlendiriyorsunuz?

❓Yakın arkadaşlarınız sizin üstünüz mü, astınız mı?

❓Yirmi dört saat içinde ne kadar süreyi aşağıdakilere adıyorsunuz:

a. İşinize

b. Uykuya

c. Oyun ve dinlenmeye

d. Faydalı bilgi almaya

e. Sadece zaman öldürmeye

❓Tanıdıklarınız içinde sizi:

a. En çok kim cesaretlendiriyor?

b. En çok kim uyarıyor?

c. En çok kim cesaretinizi kırıyor?

❓En büyük endişeniz nedir? Neden buna katlanıyorsunuz?

❓Birisi size talep edilmemiş bedava tavsiye sunuyorsa, amacını sorgulamadan ve incelemeden kabul eder misiniz?

❓En çok neyi arzu ediyorsunuz? Bunu elde etmeye niyetli misiniz? Bu arzu için diğer arzularınızı ikinci dereceye atmaya istekli misiniz? Bu arzunuzu elde etmek için günde ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

❓Sık sık karar değiştirir misiniz? Eğer öyleyse neden?

❓Genellikle başladığınız her işi bitirir misiniz?

❓Başka insanların işleri, mesleki unvanları, üniversite diplomaları ya da sağlıklarının kolayca etkisi altında kalır mısınız?

❓Sosyal ve parasal durumları nedeniyle insanların ihtiyaçlarını karşılar mısınız?

❓Yaşayan en büyük insanın kim olduğunu düşünüyorsunuz? Bu insan hangi açıdan sizden daha üstün?

❓Bu soruları inceleyip cevap vermek için ne kadar zaman ayırdınız?

(Bütün listenin incelenmesi ve yanıtlanması için en azından bir gün gerekli.)

Bütün soruları dürüstçe cevaplandırdıysanız kendiniz hakkında insanların çoğuna göre daha fazla şey biliyorsunuz demektir. Soruları dikkatle inceleyin, birkaç ay boyunca her hafta sorulara tekrar dönün. Bu soruları dürüstçe yanıtlamak gibi basit yöntemle elde edeceğiniz, sizin için büyük değer taşıyan ek bilgiye çok şaşıracaksınız. Bazı soruların cevabı konusunda emin değilseniz sizi iyi tanıyanların, özellikle size iltifat etmeleri için gerek olmayanların yardımını isteyin ve kendinizi onların gözüyle görün. Sonuçlar çok şaşırtıcı olacak.

Tek bir şey üzerinde tam kontrolünüz vardır, o da kendi düşünceleriniz. Bu, insanlar tarafından bilinen bütün gerçekler içinde en önemlisi ve en ilham verici olandır. İnsanın kutsal yapısını yansıtmaktadır. Bu kutsal yapı kendi kaderinizi kontrol edebileceğiniz tek araçtır. Kendi zihninizi kontrol etmeyi başaramıyorsanız, başka hiçbir şeyi kontrol edemeyeceğiniz kesindir. Eğer sahip olduğunuz şeyler konusunda kayıtsız olmak zorundaysanız bunun maddi şeylerle ilgili olmasını sağlayın. Zihniniz sizin ruhsal bir malınızdır! Onu hak ettiği şekilde özenle koruyun ve kullanın. Bu amaçla irade gücü verildi size.

Ne yazık ki, planlı olarak ya da cehalet sonucunda başka insanların zihnini olumsuz telkinlerle zehirleyenler için yasal bir ceza yoktur. Bu tür bir yıkım ağır hukuki yaptırımlarla cezalandırılmalıdır, çünkü bu şekilde insanın kanunla korunan maddi şeyleri kazanma şansı yok edilebilir ve sıklıkla da edilmektedir.

Olumsuz kafa yapısına sahip insanlar Thomas A. Edison’u insan sesini kaydedip yeniden duyuracak bir makineyi üretemeyeceği konusunda ikna etmeye çalıştılar, “Çünkü,” diyorlardı. “Başka kimse böyle bir makine üretmedi şimdiye kadar.” Edison onlara inanmadı. Zihnin düşünebildiği ve inandığı her şeyi üretebileceğini biliyordu ve bu bilgi Edison’u içinde bulunduğu kalabalığın üzerine çıkardı.

Olumsuz düşünce taşıyan kişiler F. W. Woolworth’e, beş, on sentlik satışlarla dükkân çalıştırmaya çabalarken meteliksiz kalacağını söylediler. Onlara inanmadı. Planlarını inançla desteklerse mantık sınırları içinde her şeyi yapabileceğini biliyordu. Başka insanların olumsuz telkinlerini kafasından uzak tutma hakkını kullanarak yüz milyon dolardan fazla bir servetin sahibi oldu.

Henry Ford kabaca üretilmiş ilk otomobilini Detroit sokaklarında denediğinde Thomases alaycı bir şekilde küçümsedi onu. Bazıları bu şeyin hiçbir zaman kullanışlı olmayacağını bazıları ise kimsenin böyle bir şey için para ödemeyeceğini söyledi. Ford, “Dünyayı güvenilir motorlu arabalarla kuşatacağım,” dedi ve bunu başardı! Büyük zenginlik arayanların yararı için şu noktayı bir kez daha hatırlatalım: Henry Ford ve çalışanları arasındaki tek fark Ford’un bir zihni olması ve onu kontrol etmesiydi. Diğerlerinin de zihni vardı, ama kontrol etmeye çalışmıyorlardı.

Zihinsel kontrol özdisiplin ve alışkanlığın bir sonucudur. Ya zihninizi kontrol edersiniz ya da o sizi kontrol eder. Bu konuda yarı yarıya bir uzlaşma olamaz. Zihni kontrol etme yöntemleri arasında en pratik olanı belirli bir planla desteklenen kesin bir amaçla onu meşgul etmektir. Kayda değer başarılar kazanan insanların hayatlarını inceleyin, her birinin zihnini kontrol ettiğini göreceksiniz. Bu kontrol olmaksızın başarı mümkün değildir.


55 Klasik Mazeret

Başarılı olmayan insanların belirli bir ortak özellikleri vardır. Başarısızlık için gerekli bütün nedenleri bilirler ve kendi başarısızlıklarını açıklamak için geçerli mazeretleri vardır.

Bu mazeretlerin bazıları zekicedir ve birkaçı olgularla doğrulanabilir. Ne var ki mazeretler sizi başarılı yapmaz ve istediğiniz yere götürmez.

Bir karakter tahlilcisi en yaygın kullanılan mazeretlerin bir listesini yapmıştır. Listeyi okurken kendinizi dikkatle inceleyin ve bu mazeretlerin hangilerini kullandığınızı saptayın. Ayrıca bu yazıda sunulan felsefenin bu mazeretleri geçersiz kıldığını da unutmayın.

1. EĞER bir karım ve çocuğum olmasaydı…

2. EĞER yeterince gayretli olsaydım…

3. EĞER param olsaydı…

4. EĞER iyi bir eğitimim olsaydı…

5. EĞER bir iş bulabilseydim…

6. EĞER sağlığım iyi olsaydı…

7. EĞER zamanım olsaydı…

8. EĞER zamanlama daha iyi olsaydı…

9. EĞER diğer insanlar beni anlasaydı…

10. EĞER şartlarım daha farklı olsaydı…

11. EĞER hayatımı yeni baştan yaşasaydım…

12. EĞER başkalarının ne diyeceğinden korkmasaydım…

13. EĞER bana bir şans verilseydi…

14. EĞER şimdi bir şansım olsaydı…

15. EĞER diğerlerinin bana kini olmasaydı…

16. EĞER beni durduracak engeller olmasaydı…

17. EĞER biraz daha genç olsaydım…

18. EĞER gerçekten istediğim şeyi yapabilseydim…

19. EĞER zengin doğmuş olsaydım…

20. EĞER doğru insanlarla tanışmış olsaydım…

21. EĞER bazı insanların sahip olduğu yeteneklerim olsaydı…

22. EĞER girişken davranma cesaretim olsaydı…

23. EĞER geçmişteki fırsatları değerlendirmiş olsaydım…

24. EĞER insanlar benim sinirimi bozmasaydı…

25. EĞER eve ve çocuklara bakmak zorunda olmasaydım…

26. EĞER biraz para biriktirebilseydim…

27. EĞER patron beni takdir etseydi…

28. EĞER bana yardım edecek biri olsaydı…

29. EĞER ailem beni anlasaydı…

30. EĞER büyük bir şehirde yaşasaydım…

31. EĞER her şeye yeni başlamış olsaydım…

32. EĞER özgür olsaydım…

33. EĞER bazı insanların kişiliği bende olsaydı…

34. EĞER bu kadar şişman olmasaydım…

35. EĞER yeteneklerim bilinseydi…

36. EĞER elime bir “fırsat” geçseydi…

37. EĞER şu borçlarımdan kurtulsaydım…

38. EĞER başarısız olmasaydım…

39. EĞER nasıl yapacağımı bilseydim…

40. EĞER herkes bana karşı çıkmasaydı…

41. EĞER bu kadar çok endişelenecek şeyim olmasaydı…

42. EĞER doğru insanla evlenseydim…

43. EĞER insanlar bu kadar aptal olmasaydı…

44. EĞER ailem bu kadar savurgan olmasaydı…

45. EĞER kendimden emin olsaydım…

46. EĞER şans bana karşı olmasaydı…

47. EĞER yanlış yıldızın altında doğmasaydım…

48. EĞER bu kadar çok çalışmak zorunda olmasaydım…

49. EĞER olacak olanlar böyle olmasaydı…

50. EĞER paramı kaybetmemiş olsaydım…

51. EĞER başka bir mahallede yaşıyor olsaydım…

52. EĞER böyle bir “geçmişim” olmasaydı…

53. EĞER kendi işim olsaydı…

54. EĞER diğer insanlar beni dinleseydi…

55. EĞER*** ve içlerinde en önemlisi de budur… eğer kendimi olduğum gibi görme cesaretim olsaydı, neyimin yanlış olduğunu bulur ve onu düzeltirdim. O zaman hatalarımdan yararlanma fırsatı bulur ve diğerleriyle olan deneyimlerimden bir şeyler öğrenebilirim, çünkü bende yanlış giden bir şeyler olduğunu biliyorum, öyle olmasaydı şu anda, zayıflıklarımı analiz etmek için daha fazla ve mazeret bulmak için daha az zaman harcasaydım istediğim yerde olurdum.



Başarısızlığı açıklamak için mazeret bulmak herkes için bir eğlencedir. İnsan ırkı kadar eskidir ve başarı için çok tehlikelidir! İnsanlar neden mazeretlerine sıkı sıkı yapışırlar? Cevap açıktır. Mazeretlerini savunurlar, çünkü onları kendileri yaratır! İnsanın mazereti kendi hayal gücünün ürünüdür. Kendi buluşunu savunması insanın doğası gereğidir.

Mazeretler bulmak kökleri derine uzanan bir alışkanlıktır. Alışkanlıkların bırakılması zordur, özellikle yaptığımız bir şeyi haklı gösteriyorlarsa.

Plato, “Birinci ve en iyi zafer insanın benliğini fethetmesidir. Benliğin insanı fethetmesi ise en utanç verici ve en kötüsüdür,” dediğinde aklında bu vardı.

Başka bir filozof, “Diğer insanlarda gördüğüm çirkinliklerin kendi yapımın bir yansıması olduğunu keşfetmek benim için çok şaşırtıcı oldu,” derken aklında yine aynı düşünce vardı.

“İnsanların neden zayıflıklarını örtmek için mazeretler uydurarak kendilerini kandırmakla bu kadar çok zaman harcadıkları benim için hep merak konusu olmuştur,” diyor Elbert Hubbard. “Oysa bu kadar zaman zayıflığın iyileştirilmesi için yeterli olur ve mazeret aramaya gerek kalmazdı.”

Veda ederken size şunu hatırlatmak istiyorum: “Hayat bir satranç tahtasıdır ve karşınızdaki rakibiniz zamandır. Eğer harekete geçmeden önce tereddüt eder ya da hemen harekete geçmeyi ihmal ederseniz tahtadaki piyonlarınız zaman tarafından alınacaktır. Kararsızlığa tahammül edemeyen bir rakibe karşı oynuyorsunuz!”

Daha önce, hayatın neden istediğiniz şeyi size vermediği konusunda mantıklı bir bahaneniz olabilirdi, ancak bu bahane artık geçerli değil, çünkü artık hayatın zenginliklerine giden kapıyı açan asıl anahtar var elinizde.

Bu anahtar elle tutulamaz, ama çok güçlüdür! Belirli bir zenginlik şekli için zihninizde ateşleyici bir arzunun yaratılması ayrıcalığıdır bu. Anahtarın kullanılmasıyla ilgili bir ceza yok, ama eğer kullanmazsanız ödemeniz gereken bir bedel var. Bu bedel başarısızlıktır. Eğer anahtarı kullanırsanız çok büyük bir ödül var. Kendini fetheden ve hayatı istediği şeyi vermesi için ısrar eden herkese sunulan tatmin ödülüdür.

Ödül çabanıza değer. Bir başlangıç yapıp ikna olacak mısınız?

“Eğer bir bağımız varsa,” demişti Emerson. “Tanışacağız.” Kapanışta bu düşünceyi ödünç alıp,

“Eğer bir bağımız varsa, bu sayfalarda tanıştık,” demek istiyorum.








Yorumlar